17 Aralık 2010 Cuma

BATOÇ-SEN Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Göksal Çidem, “Tarım alanlarının yokedilmesi nasıl ‘Kamu Yararı’ oluyor?”


Kamu Yararı’nın kelimenin içindeki manasının aksine, Kamu Zararı’na dönüştüğünü dile getiren Göksal Çidem, geri dönüşü olmayan tahribatların isminin ‘Kamu Yararı’ olmadığını dile getirdi. Tarım alanları için mücadele edenlerin arkasında kimsenin olmadığını ifade eden BATOÇ-SEN (Bağımsız Tarım Orman ve Çevre Sendikası) Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Göksal Çidem, “Çevre adına görev alan, Trakya’nın en temiz ve verimli ovalarına duble yol yapmak için doğayı yok edeceksiniz, bunun adı da ‘Kamu Yararı’ olacak. Tarım alanlarına AVM’ler yapılıyor. Bunun neresi ‘Kamu Yararı?’ ‘Kamu Yararı’nda yarınlar, gelecek olmalıdır. Yok edilenler bir daha asla geri gelmeyecekse, ‘Kamu Yararı’ yoktur. Bölgemize bakmak gerekirse; verimli tarım alanlarımızın %22’si kullanılamaz durumda. Plansız gelişen sanayi ve yapılaşmalar sonucunda yeterince toprak kaybettik. Toprağımızı, suyumuzu ve en önemlisi sağlımızı kaybetmeye başladık. Bu kayıplar ‘Kamu Zararı’dır. ‘Kamu Zararı’ oluşurken birilerinin yararı olmamalıdır.
Meralar ve kaba yem ihtiyacını karşıladığımız ovalarda yol yaparsanız, tarım alanları yapılaşmaya açılırsa bu, daha çok ithal hayvan, daha çok ithal hububat ve tahıl demektir. Hayvanların ucuza beslenip kaba yem ihtiyacının sağlanacağı yerler meralardır. Akademisyenler ülkemizde 30 milyon ton kaba yem açığı olduğunu vurguluyor. Meraları korumakla hem hayvancılığımız gelişecek, hem de sağlıklı ve ucuz beslenme gerçekleşecektir. İthal et ve süte gerek kalmayacaktır.” 
Çidem, toprak için mücadele edenlerin her zaman destekçisi olacaklarını da sözlerine ekledi.
Sanayi, temiz su kaynaklarını yoketmemeli
“Sanayi elbette olmalı, ancak planlı olmalı. Verimli topraklar üzerinde tarıma dayalı sanayi olmalı.  Tarımsal üretime katkı sağlayacak sanayi olmalı. 15 sene önce ortalama derinliği 180 m olan yer altı suları bugün 300-400 m’ye düşmüştür. Temiz su kaynaklarını yok eden sanayi olmamalı. Bu topraklarda 8400 yıldır tarım yapılıyorsa, bize emanet edilen bu mirası tahrip etmeden, bizden sonraki nesillere aktarmak hem yurttaşların hem de Devlet’in ödevidir. ‘Anayasa Madde 56-Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.’ Bu sorumluluk bilinciyle toprakları koruma adına mücadele edenleri yürekten destekliyor ve her zaman yanlarında olduğumuzu kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.“

Hiç yorum yok: