1 Nisan 2018 Pazar

Hastane bitmiş okeye dönüyor!

Faruk CEYLAN
farukceylan39@gmail.com


Cumhurbaşkanımız basında ve televizyonlarda sağlıkta devrim gerçekleştirdiklerini anlatıyor ama sanıyorum ki bu devrim Kırklareli’ni kapsamıyor.  Çok şükür sağlık problemi yaşamıyor olduğum için hastaneye de  pek yolum düşmüyor. Geçtiğimiz günlerde yolum düştü, düşmez olaydı! Yaşadıklarıma inanamadım!
Muayene için randevu aldım. Kapıda sıra beklerken içeriden çıkan hastaların söylenmeleri üzerine birine neden söylendiğini sordum;
“ Nasıl söylenmem kardeşim, adam yüzüme bakmadı. Almış eline bir telefon iddia oyunu oynuyor.” Cevabını aldım. İnanamadım,
 “ Kesin abartıyor.” dedim. Sıram gelince de yürümekte zorlandığım için  bana refakat eden arkadaşımla birlikte  ilgili doktorun odasına girdim.  Bu arada ilgili
Doktor dediğim şahsın adı Cihan ve uzmanlık alanı ortapedi. Cep telefonundan iddia oynayan, sanki iddia oyununda doktora yapmış doktor olaya kendini öyle kaptırmış ki, başında dikildiğimi 3-4 dakika fark edemedi. Cep telefonuna yapışmış bir şekilde hararetle iddia oyununa devam ederken, bende etrafı gözden geçirdim. Doktor beyin arkasında bir Osmanlı tuğrası, masasının üzerinde duvara yaslanmış,  içeri giren herkesin rahatlıkla görebileceği Bozkurt amblemli Ülkü Ocakları davetiyesi vardı. Sanırsın beyefendi has ülkücü. Duvara Osmanlı tuğrası, masaya da rahatlıkla görülebilecek Bozkurt’lu davetiyeyi koydun mu alsana nur topu gibi bir ülkücü. Eğer Cihan bey gerçekten ülkücü olsaydı o görüşün gereği icabı  hastaları ile ilgilenir,  davetiyeyi de çekmecesine koyardı. Şimdi sorsan; “Davet
tarihini unutmamak için gözümün önünde tutuyordum.”  der.  
Doktor Cihan bey, bir an iddia oyunundan başını kaldırdı ve  tüm nezaketi ile şikayetimi sordu. Çok meşgul  olmasından  mütevellit, bende  onu meşgul etmemek adına şikayetimi bir çırpıda anlattım, o da sağ olsun beni bir çırpıda röntgene gönderdi. Muayene etmek yok! Röntgen çekimi için kayıt alan sekreterin bulunduğu yere yöneldiğimde, iki masa ve iki bilgisayarın olduğunu ama bu iş için bir görevlinin bulunduğunu gördüm. Bu görevlinin önünden başlayan uzunca bir kuyruk vardı. Hastalar barut gibi sürekli sekretere söyleniyorlardı. Yazık kadıncağız can siperane bir şekilde kuyrukta bekleyenlere hizmet vermeye çalışıyordu ama çare yok. Bu kadar yığılmaya rağmen hastane yönetimi boş masaya bir ikinci personel görevlendirmemişti.  Sekreter hanım ne yapsın? Sekreter hanıma diğer masanın neden boş olduğunu sordum, kendisinin tüm bekleyenlere yardımcı olacağını, kuyruğun sonuna geçmem gerektiği cevabını aldım.
Bir tarafta rahatsızlıkları, bir tarafta uzun kuyrukta beklemenin stresi ile iyice gerilen hastalar sekreterin üzerine fazlasıyla gidince, hatta yürüyünce bir başka hanım personel gelerek, sözüm ona görevli personele ayakta yardım etmeye başlayıp hastaların gazını almaya çalıştı. Ne mi yapıyordu yardım için gelen hanım  personel, sekreterin girdiği kayıtlardan çıkan bilgisayar numaralarını kuyrukta bekleyenlerin eline veriyordu, sanki görevli sekreter veremeyecek gibi.  Yani yan masaya oturup kayıt alarak yığılmayı önlemeye çalışmıyordu.  Buna rağmen tansiyon düşmedi, öğlen molası geldiği için  bekleyenlerin yarısı öğleden sonra yeniden kuyruğa girmek için hastaneyi terk etti.
Uzun bir bekleyişin ardından bana sıra geldi. Çok sevindim…  Röntgen çekimim gerçekleşti ve sıra sonucu öğrenmeye geldi.  Sonucu öğrenmek için sessizce tuğralı bozkurtlu Doktor beyin, yani Cihan beyin odasına girdim.  Telefonu yine elindeydi. Öylesine kendinden geçmişti ki beni yine fark etmedi. Yan tarafta ki koltuğa oturdum ve sabırla başını telefondan kaldırmasını bekledim ama Doktor beyde hiç bir tepki yok. Baktım olmayacak; “Hocam, zahmet olmazsa  benim röntgenime bakabilir misiniz?” dedim. 
Doktor bey; “Hemen bakıyorum.” dedikten sonra bilgisayarı açtı ve “ Uzun süre bir telefona, bir bilgisayara, daha çok da telefona  bakmaya devam etti. “Kırık, çatlak var mı? Hocam, bir baksanız.” deyince,  “Ha yok bir şey. Ben sizi Genel Cerrahiye göndereyim. Fıtık olma ihtimali var.  Birde o baksın.” dedi.  Cihan beyin tavsiyesi üzerine Genel Cerrah Taner beye gittim.  Taner bey, Tuğralı Bozkurt’lu Doktorun aksine çok büyük bir nezaket  ve ilgi ile beni dinledi,uzun bir süre  enine boyuna muayene ettikten sonra  rahatsızlığımın kendi konusu olmadığını belirterek; “Aslında konu benim konum değil. Fıtık probleminiz de yok. Sadece şikayet konusu yerde bir adele gurubu zedelenmiş. Zannediyorum zorlamışsınız.
Size  iki ilaç yazacağım, iyi olmazsanız yeniden bir ortapedi uzmanına  gitmenizi tavsiye ederim.” dedi. Verilen ilaçları kullandığımın 3. günü şikayetlerimden kurtuldum. Uzmanlık alanı olmadığı halde büyük bir hassasiyet gösteren ve  şifa bulmama vesile olan  Doktor Taner beye gönülden teşekkür ederim.  
Bana adale zorlanmasından fıtık teşhisi koyarak acele Genel Cerraha gönderen  Cihan beyefendi, deyim yerindeyse ruh hali olarak beni sahiden fıtık etti. Sadece beni fıtık etseydi bu kadar önemsemeyecektim ama fıtık ettiği hastaların sayısı onları geçti...
Cihan bey için mesai saatinde iddia oynamaktan vaz geçmesini, hastalarını dinleyip anlamasını, doğru teşhis koyarak  başından savmamasını diliyorum. Hastane yönetiminin  de Cihan beyin işini nasıl yapmadığını, Taner beyinde nasıl yaptığını anlayarak;  işini layıkıyla yapandan da, yapmayandan da haberdar olması gerekiyor diyorum.
 Görünen o ki yönetim pek haberdar değil. O halde, kusura bakmayın;
 “ Hastane bitmiş okeye dönüyor.” Dememe de kimse alınmasın ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın  sağlık konusunda gösterdiği hassasiyetin Kırklareli’nde de gösterilmesini  bir   hasta olarak bekliyorum.
Bundan böyle hastane ziyaretlerime hasta olmadığım vakitlerde de devam edeceğimi bildiriyor,  işini layıkıyla  yapan Genel Cerrah Taner beye bir kez daha teşekkür ediyor, Doktor arkadaşlarına emsal teşkil etmesini diliyorum.  


Hiç yorum yok: