20 Aralık 2010 Pazartesi

80 YIL ÖNCE BURADAN MUSTAFA KEMAL GEÇTİ...


Zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Valiliklere  gönderdiği bir genelge ile Mustafa Kemali Paşanın  trenle yurt gezisine çıkacaklarını  bildirmişti.
Mustafa Kemal’in Kırklareli’ne de gelebilecekleri umudunun ışığı, bu haberle birlikte  yanmıştı.  Nitekim  Büyük  Kurtarıcı, Trabzon gezilerini İstanbul’da bitirmiş ve buradan Trakya İllerine  gideceği ilgililere duyurulmuştu.. Tarih olarak ta 20 Aralık 1930 Cumartesi günü bildirildi. Haberin resmen açıklanması, günün belli edilmesi, Kırklareli halkında büyük bir sevinç yarattı. Halk, günlerce bu konuyu konuştu. Gün yaklaşınca Vatandaş hazırlıklar yaptı. Her ne kadar İçişleri Bakanı, Mustafa Kemal’in  karşılama  törenleri düzenlenmesini istemediğini, halkı kendi ve doğal hayatı içinde görmek istediğini bildirmiş ise de, Kırklareli halkı içinden gelen coşkuyu yenememiş ve Mustafa Kemal’i karşılamak için hazırlanmaya başlamıştı.
19 Aralık 1930 Cuma günündün itibaren, bütün köy ve kasabalarından halk “Gazi”’yi görmek arzusu  ile Kırklareli’ne akın etmeye başladı. Mevsim kıştı. Dondurucu bir gündü. Hava bulutluydu.
20 Aralık 1930 Cumartesi günü erken saatlerden  itibaren halk istasyonda toplanmaya başladı. Şehir ve caddeler bayraklarla donatıldı.  Köy ve Kasabalardan gelen Kırklareli halkı, istasyon çevresinde muazzam bir kalabalık meydana getirdiler. Herkesde büyük bir sevinç ve heyecan vardı..
 Saat 13.30 a doğru Mustafa Kemal’i getiren tren uzaklardan göründü. Kalabalık “Tren geliyor... Gazi geliyor...“  diye sevinç çığlıkları içinde  büyük bir dalgalanma gösterdi. O an  yediden yetmişe herkes ,”Büyük kurtarıcı’yı“   görmek    arzusu ile doluydu.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  
Beyaz tren  tam saat 15.30 da  istasyona geldi ve durdu. Gazi Mustafa Kemal trenden indi heyecen doruktaydı. Kalabalık  “ Yaşa  varol büyük Halaskar “ diye bağrıyordu. Mustafa Kemal’in yüzü güleçti. Dinç görünüyordu. Sırtında  gocuk. Başında kasket vardı.  Ayağında kahve rengi çizme, külot  pantolon. Üstünde süet yelek  ve spor ceket vardı. Çok sevdiği i köpeği Fox’ta  yanındaydı etrafında tanınabilen kişilerden İçişleri Bakanı Sükrü Kaya, Halk Fıkrası Genel Sekreteri  Recep Peker, Ali Çetinkaya, Kılıç Ali, Tevfik Rüştü Aras, Afet İnal, Ruşen Eşref, Hasan Rıza Soyak, Yaveri Nasuhi Bey, Generallerden Fahrettin Altay ve daha başkaları vardı.  Alkış ve tezahürat ile karşılanan Mustafa Kemal, halkı selamladı. Kendilerini karşılamaya gelenlerin ellerini sıktı. İltifatlarda bulundu. Karışlayıcılar arasında görülenler Trakya Milletvekilleri, Şevket Ödül, Vali Mustafa Arif, Belediye Başkanı Şevket Dingiloğlu, Gazeteci Ali Rıza Dursunkaya Türk Ocağı Başkanı Kara Hafızın Mehmet, Öğretmen Kazım Konuralp, Baytar Süreyya, Kırklareli Fırka Kumandanı Mürsel Paşa, Makbule Süreyya, Şükriye Rahmi ve Hayriye Mehmet Hanım (Umay)’lar ile Kavaf Emin, Kağıtçı Ahmet, Av.Nuri Ahmet Ziya Çetintaş, Dr.Mehmet Can, Liseli Aziz Bey, Bilal Güçlü, Helvacı Zade Kemal, Mahmut Fehmi, Yağhaneci Şevki, Fabrikatör Şükrü (Deli Şükrü) Perese, Tuzcu Salih, Gazozcu Hasan Fehmi Sakarya, Abdullah Altınelli, Üzeyir Koçtürk, Kasap Yakup Gürel Beyler vardı.
Mustafa Kemal kendilerini karşılayanların ellerini sıktıktan sonra otomobiline binerek Vilayet Makamına geldi. Vali Mustafa Arif’in de  bulunduğu Vilayet Toplantısından sonra, buradan Süvari Tümeni Karargahına gitti. Geçtikleri yol ve cadde boylarına dizilmiş halk toplulukları tarafından çılgıncı alkışlandı. Buradan Cumhuriyet Caddesini takip ederek (Eski)  Belediye Binasına geldi. Burada Belediye   Başkanı   Şevket   Dingiloğlu   ve   Belediye   Meclisi   Üyeleri,   Gazeteci  Ali Rıza Dursunkaya, Baytar Süreyya Harmankaya, Makbule Süreyya, İmamoğlu Rahmi’nin karısı Şükriye Öner, Mehmet Kızı Hayriye Umay, Fabrikatör Şükrü Perese (Deli Şükrü), Kavaf Emin, Kağıtçı Ahmet, Ahmet Ziya Çetintaş, Dr. Mehmet Can, Bilal Güçlü, Helvacı Zade Hüseyin, Gözlüklü Süleyman, Yağhaneci Haşim Peksöz, Ethem Zade Kemal, Cami-i Kebir Mahallesi Muhtarı Fehmi Mahmut Ağa, Hasan Fehmi Sakarya, Tuzcu Salih, Yağhaneci Şevki, Abdullah Altınelli, Üzeyir Koçtürk, Tüfekçi Kazım, Abbas Hoca (Akyürek) Av.Şükrü’nün kızı Nimet Hanım, Köylü Birliği Başkanı Av.Nuri Bey tarafından karşılandı.
Belediye gönderine Cumhurbaşkanlığı Forsunu Haşim Peksöz çekti. Mustafa Kemal Belediye Başkanlığı Makamının bulunduğu iç odaya geçti. Belediye Meclisi Üyelerini burada kabul etti.
Mustafa Kemal Belediyede bulunduğu sürece, halk dışarıda coşkun bir şekilde tezahürat yapıyordu.  Belediye önünden çarşı içine ve jandarma dairesine kadar her taraf kadın, erkek hınca hınç doluydu. Gazi Mustafa Kemal ise Belediye Başkanlığı odasında bulunan Şevket Dingiloğlu’na ve diğer bulunanlara sorular soruyor, halk önderlerinin memleket ve mahalli davalar üzerindeki fikir ve düşüncelerini öğrenmeye çalışıyordu. Mustafa Kemal Şevket Dingiloğlu’na Belediye Seçimleri ile ilgili sorular yöneltti ve cevaplar üzerinde tartışıldı.
Bu konuşmalardan sonra Mustafa Kemal şayak elbiseli Belediye Meclisi üyesi Abdullah  Altınelli’yi parmağı ile işaret ederek, yanına çağırdı.
-Bu elbiseleri nereden aldın bakayım
Kumaşı eliyle yokladı. Beğendiğini söyledi.
Mustafa Kemal’in bu sorusuna Abdullah Altınelli Şöyle karşılık verdi.
-Karım dokudu, Paşa Hazretleri. Koyunlarımızın yünlerinden yapıldı.
-“İşte kendi işimizi kendimiz görürsek, giyeceğimizi kendimiz yaparsak memleket çok çabuk kalkınır” dedi.
Şükrü Perese söz istedi.
“Paşam” dedi. “yapağı mahsulü Trakya’da çok bol. Fakat bir şayak fabrikasına ihtiyaç var. Bu fabrikayı Devlet yaptırırsa iyi olur”.
Mustafa Kemal;
“İhtiyaç varsa yapılsın” dedi.
Burada daha başka mahalli meseleler de konuşuldu. Mustafa Kemal ve beraberindekiler Belediyede iki saat kadar kaldılar. Buradan ayrılırlarken, Hayriye Ali Rıza Hanım tarafından Mustafa Kemal’e bir dilekçe verildi. Bu iş tam kapıdan çıkarken olduğu için, dışarıda  birikmiş halk topluluğu Gazi’yi doya doya gördüler ve uzun uzun alkışladılar. Mustafa Kemal’e verilen dilekçe Duyuni Umumiye tahsildarlığından emekli Mahmut Efendinin kendisiyle ilgiliydi. Gazi bu dilekçe ile kapı başında beş on dakika meşgul oldu. Gereğinin yapılması için ilgililere emirler verdi.
Mustafa Kemal Belediyeden Halk Fırkası binasına geldi. Gazi burada ilçelerden, bucaklardan ve köylerden gelen Fırka Kurulları ve halk temsilcileri tarafından karşılandı. Onlarla tam dört buçuk saat süren bir toplantı yaptı. Toplantı süresince, köy ve kasaba temsilcilerine kendi ihtiyaçları hakkında sorular yöneltti. Onların dert ve şikayetlerini kendi ağızlarından dinledi. Halk Fırkası İl İdare Kurulu odasında akşamın geç saatlerine kadar hiç yorulmadan ve büyük bir dikkatle köy önderleriyle sohbet etti. Bu uzun süren, toplantıda bir çok meseleler ortaya atıldı. Herkes söyleyeceğini serbestçe söylüyordu. Mustafa kemal, köy önderlerinin serbestçe konuşmalarına özellikle çok dikkat ediyordu. Nitekim, Kızıcıkdere’li Muhittin Ağa böyle bir havadan cesaret alarak, Nüfus Dairesinin köylüye güçlükler çıkarttığını, bazı dairelerde yolsuzluklar olduğunu, rüşvet alındığını söyledi. Bu iddia üzerine Mustafa Kemal daha ciddileşti ve üzüldüğünü belli eden hareketlerde bulundu.
“Eğer” dedi.  “Mustafa Kemal Devlet Örgütünde böyle memurlar varsa, isim tasrih ederek, şimdi yanımdaki müfettişlere bildirin. Unutmayın ki, Devlet örgütünün çok iyi işlemesi için halka düşen bazı ödevler vardır. Eski devirden kalma zihniyeti yaşatan adamlar bulunabilir. Böylelerini tesbit etmekte siz bize yardımcı olun. Fakat iddialarında delil ve isim bulunması şarttır”.
Sohbet bittikten sonra ayrılmak üzere salona çıktı. Salonda bulunan çok kalabalık bir topluluk kendilerine, “Yaşa Gazimiz” diye coşkun tezahürat yaptılar. Tam bu sırada, Pınarhisar’dan Mustafa Kemal’i görmek için gelmiş bulunan genç ve heyecanlı bir ilkokul öğretmeni çok içli, çok özlü bir konuşma yaptı. Bu öğretmen Vefik Sözen’di ( Burada gururla söylemek istiyorum ki, bu genç öğretmen Ahmet Mithat İlk Okuluna başladığım  1966 yılında benim Başöğretmenimdi...)
Öğretmen Vefik Sözen’in konuşmasının metni şöyledir.

Büyük Kurtarıcı
“Ağlayan Milletim, istilaya uğrayan vatanımı kurtaran Büyük Kurtarıcı. Tuna’ya yol veren bu beldeye, altın Trakya’nın bağ Vilayeti Kırklareli’ye hoş geldiniz.  
Sizi görmeye, Sizi dinlemeye ve duygulanmaya geldim. Sizi gördüm. Bir baba şefkatiyle Kırklareli’lerle dertleşirken dinledim, heyecanlandım. Bu heyecanımın sesini vermek üzere huzurunuza çıkmış bulunuyorum.
Yüce Gazi;
Parasız, silahsız milletimin koca ordusunu, Kurtuluş ordusunu kuran ve bizi kurtaran sevgili kurtarıcı. 
Aziz  Milletine Cumhuriyet idaresini veren SENSİN. Tarihten eskidir, tarihi TÜRK’ün diyen SENSİN. Soylu bir Millet olduğumuzu öğreten SENSİN. SENSİN, Milletimin ilerleme kaynaklarını gösteren ve bizi taassuptan kurtaran, sensin yeni Türk Harflerinin Başmuallimi. Şapka İnkılabının “önderi sen. Milletimin sağlığını koruma işaretini veren SEN. Yurdumun kan damarları,  yollarını  yaptıran  sen. Mahsullerimizi kıymetlendirmek üzere, fabrikalarımızı açan sensin. Sen bu eşsiz hizmetlerinle ve Milletine hayat veren ölmez eserlerinle Türk Milletinin ve Türk Gençliğinin kalbinde daima yaşayacaksın. Ben, bir genç muallim olarak sınıfımdaki Türk çocuklarına ve muhitimdeki vatandaşlara bu hizmetlerinizi anlatacak, Cumhuriyeti sevdirecek ve İnkılaplarınızın koruyucusu olmalarını isteyecek ve bugünün  mini mini yavrularının, yarının imanlı ve kuvvetli gençliği olarak yetişmelerine çalışacağım. Yorulmadan, usanmadan ve hiç bir şeyden korkmadan bu vazifeyi yapacağıma, huzurunuzda söz veriyor ve bu sözümle, bütün Türk Gençliğinin birleşmiş gür sesini veriyor ve sizleri kalbimden yükselen minnet ve şükran duygularıyla selamlıyor.
Değerli varlığınız önünde, hürmetle eğiliyorum”.
Öğretmen Vefik Sözen’in bu konuşmasından sonra Mustafa Kemal çok memnun kaldı ve şöyle cevap verdi. 
“Kırklareli Halkı  ve özellikle gençlik adına söylenen sözlerden çok memnun oldum. Bundan dolayı teşekkür ederim. İzhar edilen heyecanın derecesini layıkiyle ifade edebilmek, şu anda benim için zordur. Allahaısmarladık arkadaşlar”.
Mustafa Kemal, Halk Fırkası Binasından ayrılırken deftere şunları yazdı:
“Kırklareli Vilayet Fırka merkezimizde  her sınıf halktan olan mümessillerle  karşı karşıya geçirdiğimiz zaman, benim için çok kıymetli olmuştur. Samimi ve açık konuşmamız, bende unutamayacağım intibalar bıraktı.
Cumhuriyet Halk Fırkası Mensuplarının halkçılık, devletçilik mefhumunu çok güzel anlamış olduklarını en iyi izah eden sözler, köylü ve çiftçilerin azından işitiliyor. Gördüklerimden ve işittiklerimden pek ziyade memnunum.
Gazi Mustafa Kemal, toplanan halkın çoşkulu alkışları arasında  arabasına binmiş ve özel trenine gitmiştir. Oysa belediyede kendisi  için özel bir yer hazırlanmıştı. Ama Mustafa Kemal geceyi treninde geçirmişlerdi. O gece, trenine Serbest Fırka Başkanı Av.Tahir Beyi (Taner) çağırdı. Ve Onunla uzun bir görüşme yaptı. Av.Tahir Bey Mustafa Kemal’in kendisine ne söylediğini hiç bir zaman açıklamadı. Mustafa Kemal için o akşam Dereköy’den  alabalık ve karaca eti getirildi.
Atatürk ertesi gün yani 21 Aralık 1930 Pazar günü saat 14.30’da Türk Ocağına geldi. Türk Ocağı’na gelen ana yolla da, halk tarafından hınca-hınç doldurulmuştu. Ocağa otomobili ile gelen Mustafa Kemal yol boyunca  kendilerine sevgi gösterisinde bulunan halkı selamladı.  Türk Ocağına geldikleri zaman kendisini bine yakın insanın beklediğini gördü. Kadın erkek bir arada Türk Ocağı’nın çatısı altında Gazi’yi dinlemek için sabırsızlık gösteriyorlardı. Gazi’yi kapıda Türk Ocağı Başkanı Kara Hafızın Mehmet, Yönetim Kurulunda Ragıp Özer, Necmettin, Av.Alaeddin, Av.Kemal, Baytar Süreyya, Diş Doktoru Halit ve eşraftan insanlar karşıladı. Bu arada Reşid Altay, Haşim Peksöz, Gazeteci Ali Rıza Dursunkaya, Öğretmen Kazım Konuralp, Yakup Gürel ve daha başkaları göze çarpıyordu.  Belediye Başkanı Şevket Dingiloğlu, Türk Ocağı Başkanı’nın hemen yanında bulunuyordu. Mustafa Kemal karşılayıcıların ellerini sıktı ve içeriye girdi.  Kalabalığın arasına girip oturdu.  
Mustafa Kemal’in Türk Ocağını ziyareti sıralarında Gençler Birliği Kulübü, Türk Ocağına iltihak kararı almıştı. Bu sırada Türk Ocağı’nın yazı işlerini Fikret Filiz yönetiyordu.
Gazi Mustafa Kemal bu  toplantıda, özellikle Türk Ocaklarının fikri misyonu üzerinde durdu. Bu misyonun yeni Türk toplumunu ulusal siyaset sınırları içinde yeni fikirler ve görüşlerle donatmak olduğunu söyledi. Ocaklılara bir çok konular üzerinde sorular yöneltti. Bu soruların karşılıklarını Türk Tarihi açısından yine kendileri yanıtladılar. Bu konuda Mustafa Kemal şöyle konuştu.                     
“Osmanlı siyaseti asırlarca pek yüksek ve parlak yaşamakla beraber yinede parçalanmaktan kendini kurtaramadı. İmparatorluğun bu sukutu karşısında pek yalnız ve mustarip kalan Türk ulusu, kendisini kurtarabilmek için Osmanlı siyasetine tamamen zıt bir siyaset takip etti. Bu siyaset bir milli siyaset idi. Bu itibarla Türk Ocakları siyasal birer kuruluş olarak meydana gelmişlerdir. Türk Milli siyasetini takip eden teşekküllerdir.
Bu girişten sonra Mustafa Kemal, hazır bulananlara “ Hars “ kelimesi ve kavramının ne anlama geldiğini sordular. Gazeteci Ali Rıza, Osmanlı Bankası müdürü Asım Bey söz alıp, hars kavramını açıklamaya çalıştılar ise de, Mustafa Kemal’e inandırıcı bir şey söyleyemediler. Gazi tatmin olmamıştı. Tekrar sözü kendileri aldılar ve  ocaklılara şu konuşmayı yaptılar.
“Biraz önce ocakların siyasal ve milli birer kuruluş olduklarını söylemiştim. Bu doğrudur. Türk ocakları  bir hars etrafında teşekkül etmiştir. Bu itibarla Türk ocakları bu ülküsünü gerçekleştirmek için bilim, hars ve toplum bilim alanında savaşmakla zorunludur.”   
Bazı ocaklıların ve bunlardan Ali Rıza Dursunkaya ile banka müdürü Asım Bey’in “hars“ kelimesini  “ milli benlik “, “ milli Ülkü “ kelimeleri ile ifade ettiklerine değinen Mustafa Kemal:
“Benim “hars” tan anladığım bir devleti meydana getiren toplum, yani ulusu düşünün. Bir ulusta kaç türlü hayat tanımlanabilir (tasavvur) devlet hayatı fikir hayatı, ekonomik hayat, yani ticari, zirai hayat değil mi ?
Her ulus devlet hayatında fikir hayatında, ekonomik hayatında bir şeyler yapar. İşte bu üç hayatın toplamına ve sonuçlarına  “ hars” denir. Bu üç biçimin hayattaki gelişme dereceleri birleştiği zaman ortaya o ulusun harsı çıkar. Bazıları harsla, uygarlığı ayırmazlar. Bundan maksat, devlet, fikir ve ekonomik hayattır ki, bu ulusun harsıdır. Bilindiği üzere her ulusun kendine özgü bir özelliği vardır. Hars bu özellik ve bu karakter ile ifade edilir. Bence de en bilimsel olanı, harsla uygarlığı birleştirmektir. O zaman ocakların kültür ( hars ) olarak ifade edecekleri vazifenin niteliği kendinden ortaya çıkacaktır.” Mustafa Kemal bu bilimsel konuşma ve açıklamalarını daha anlaşılır kılmak toplantıda bulunana çeşitli anlayış ve düzeydeki kişilere anlatabilmek için şöyle bir örnek vererek konuşmalarına devam ettiler.
“Bizans’ı yıkan İstanbul’u alan Türkleri, Bizanslılara göre uygarlıkları üstün olduğu için, Türkler bu işi başarmışlardır.” demiş ve ocakları siyasal bir kuruluş olarak niteledikten sonra “Turan” kelimesi ve kavramı üzerinde açıklamalar yapmıştır. Mustafa Kemal, sözlerine devamla:
“Türk Ocakları, Türk Tarihinin Kutsallığını, Türk milletinin asaletini, dünyaya ilk tarihi kuranın kendi soyları olduğunu anlatmayı başardıkları gün vazifelerini yapmış olacaklardır. Türklerden alim, dahi, düşünür yetişmez iddiaları, gerçek ile taban tabana zıttır. Gerçeklerle tutarlı değildir.Çünkü, batıya ilk uygarlığı götüren, Türklerdir”
Banka müdürü Asım Bey’in ocakta iş başına gelenlerin yeterli derecede çalışmadıklarını söylemesi üzerine Mustafa Kemal:
“İnsanlarda kusur olur. Kusurlarımızı söylemek iyidir, yararlıdır. Geçmişte yapılmış çok kusurlar ve noksanlar olmuştur. Öyle olmasaydı, zor durumlara düşmezdik. Biz gerektiği oranda az kusurlu olmaya ve çok gayretli olmaya ve fedakar olmaya çalışmalıyız. Türk ocaklarının bulundukları yerde, ulusa, milliyet, bilimsel fikirler ve diğer konularda gerekli bilgileri vermeye çalıştıklarını memnuniyetle gördüm demiş ve   Türk Ocağından ayrılırken, “Türk Ocağında çok kıymetli arkadaşlarla geçirdiğim zamanın hatırasını ölmez hislerle saklayacağım.”  Diyerek,  ocak hatıra defterine şunları yazmıştır:
“Kırklareli’nde halkın çok hassas ve millet, memleket işlerinde çok alakalı ve heyecanlı olduğunu gördüm. Faaliyetlerinizi de işittim. Burada geçirdiğim iki gün zarfında edindiğim hislerle, unutulmaz hatıralarla sizlerden ayrılıyorum.”         
Mustafa Kemal, Türk ocağı hatıra defterine duygu ve düşüncelerini yazdıktan sonra beraberindekilerle dışarıya çıktı. Türk ocağı binası önü ve çevresi o an binlerce kişi tarafından doldurulmuştu. Halk, Atatürk’e  tezahürat yapıyordu Mustafa Kemal kendilerine tezahürat yapanları eli ile selamladı. Sonra eski lise binasında yerleşmiş olan Ziya Gökalp okulunu ziyaret etti.. Burada sınıfları dolaştı. Öğrencilere ve öğretmenlere sorular yöneltti.. Ziya Gökalp Okulunda bir süre kaldıktan sonra, Edirne’ye otomobille gitmek üzere Kırklareli’nden ayrıldı .Atatürk Edirne’ye giderken İnece bucağında durdu ve  köylülerle sohbet etti. Bu sohbetten sonra da Edirne’ye doğru hareket etti.
Büyük kurtarcı Mustafa Kemal Atatürk, 80 yıl önce Kırklareli’ne geldi. Kırklareli insanıyla kucaklaştı. Kırklareli’ni şereflendirdi. Keşke bende o günlerde yaşamış olsaydım. Onu görüp sohbet etme imkanına sahip olsaydım. Her ne kadar onu görme imkanını bulamasam da ,  ister istemez   kendimi  o meclis içinde gibi hissediyorum…     İnanıyorum ki, her Türk bu duyguları benimle paylaşır...
Zaman tünelinde Atatürk’ün yanında oturuyormuş gibi hayale dalar…
Ruhun şaad, mekanın Cennet olsun Ata'm

Hiç yorum yok: