![]() |
Selda Semiha Kurtoğlu |
Bir KPSS sınavının daha sonuna geldik. Peki ne
bekliyorduk ne umduk, ne bulduk? Ben de bir çok aday gibi KPSS sınavına girdim.
Girerken de çıkarken de gözlemlediğim tüm ayrıntıları size aktarmak,sizi
bilgilendirmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi KPSS yılda bir kez yapılıyor. Fakat
farklı oturumlar aracılığı ile. Birisi İİBF mezunu olan arkadaşlarımız için,
diğeri de öğretmenlik atamaları için. Öğretmenlik atamalarına ek olarak da
eğitim bilimleri denilen bir sınava daha girmemiz gerekiyor.
Sınava ben de girmiştim. Girmeden önce gözlemlemelerimde
herkes çok tedirgin,çok heyecanlı ve kaygılıydı. Aslında altı üstü bir sınav
ama korkuyor insan işte. Onca sene
okuyup, üstüne birde çalışıp .emeklerinin karşılığını alamamaktan korkuyor herkes. Zaten
korkulan başa geliyor çoklukla. Karşılık
mı? O yok maalesef.
Sorulara GENEL
KÜLTÜR ile GENEL YETENEK sorularından oluşuyor. Aslında sorular fazla zor
değil ama dikkatli çözülmesi gereken ince sorular.
Detaya çok önem veriliyor. Bu sınavda sanırım herkes kendi alanını başarı ile
yaptı. Konuştuğum kişilerin branşlarını
sorduğumda herkesin branş derslerinin iyi geçtiğini öğrendim. Durum onu gösteriyor.
Peki bu sistem öğretmen olabilmek, memur olabilmek çabası içinde ki
gençler için adil bir sistem mi? O tartışılır işte…
Eğitim sorunu ülkemiz sorunlarının hep en başında gelmektedir. Çünkü milyonlarca mezun ve milyonlarca işsiz insan var ülkemizde. Üstelik eğitimde fırsat eşitliği de yok. Zaten
hiçbir zaman da olmadı ki…
Bu sorun çözülmediği sürece ülkede sıkıntı bitmez. Yetkililerin öncelikli vazifesi
toplumda huzur ve refahı sağlamak olmalıdır. Bu da işsizler ordusu yaratarak,
insanları üç kuruşa muhtaç bırakarak olmaz.
Aslında mesele sistem meselesidir.Her gelen iktidar Eğitim seviyesine
müdahale ettiği için adil bir sistem oturtulabilmiş değildir. Eğitim sorunu
kökten çözülmelidir. Eğitimde mutlaka fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Gelen
hükümetler de bu sistemi değiştirmeden devam
ettirmelidir
Bu sınavlar milyonlarca gencin hayatını sınamaktadır. Hem
de 2 saatlik zaman dilimi içinde… Öncelikle eğitim anlayışı ve sistemin
değişmesi gerekmektedir. Birde üniversiteler ihtiyaç kadar mezun vermelidir.
Milyonları üniversitelere doldurup, mezun etmek sonra onlara istihdam sağlamak
yerine eve göndermek iş değildir. Bu sistem
işsizler ordusu yaratmaktan başka bir şey değildir.
Üniversiteleri doldurduk, mezun ettik. Tamam oldu bitti. Her şey çok güzel öyle
değil mi? Peki sonra? Sonrası ne olacak Çay bahçeleri ve lokantalar üniversite diplomalı garson ve
bulaşıkçılarla dolacak, garsonluk ve bulaşıkçılık işini yapamayan ne yapacak?
Onlarda bir taşeronun yanında vasıfsız işçi olarak çalışabilmek için iktidar
partisinde torpil arayacak. Hem de üç kuruş maaşa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder