11 Aralık 2015 Cuma

KEŞKE ATAÜRK’Ü DİNLESEYDİK!

Kırklareli Günlüğü
 
Faruk CEYLAN
farukceylan39@gmail.com
Bir dostumla sohbet ediyoruz. Demirköy’e gitmiş. Gidince odun ateşinde mis gibi çayını ve bol köpüklü kahvesini içmiş. Ne güzel… Sonra Kırklareli’ne dönerken de “Köy yumurtası almadan geri dönmeyeyim” demiş.
Kime sorduysa köy yumurtası bulamamış ve yok cevabını almış. Çevresindeki dostlarına köylünün  neden yumurta satmak istemediğini sormuş. Meğerse Köylü yumurtayı bakkaldan, ya da marketten alıyormuş. Tavuğu da, tere yağ yerine margarini de hatta birçoğu domates ve biberi de, ekmeği de…
Oysa geçmişte Köylü Fırında mis gibi köy ekmeğini kendi yapar, dalından domatesini, biberini toplar,  tavuklarının altından taze yumurtasını alır, horozunu kendi yetiştirip, kesip tencereye attı mı her yer  mis gibi kokardı. Sonra  kendi ineğinin sütünden yoğurt, tere yağ yapardı. Bir çoğu peynir  yapardı evinde…
Şimdi köylü şehir yaşamına özendiğinden mi? Yoksa kalpazanlaşıp hazırı varken neden uğraşayım mantığı ile mi bilmem  üretmekten vazgeçmiş.
Gerçekten çok acı. Üretmeyen toplumların birilerine bağımlı olması kaçınılmaz değil mi?
Geçmişten bu güne Ülke olarak dışa bağımlı olmamızın temel sebebi de üretmemek değil mi?
Oysa Atatürk dışa bağımlı olmamak için cephede bile üretmeyi  planlamış. Kaynaklar, Atatürk’ün cephede bile ülke üretmeyi ve  kalkınmasını nasıl düşündüğünü sanırım şu anekdot çok güzel anlatıyor.
“Ordu Sakarya'nın doğusuna çekilmiş. Burada toparlanıp vakti geldiğinde düşmana saldıracak. Mustafa Kemal Paşa, cepheyi denetledikten sonra kurmaylarıyla oturmuş. Vakit gece yarısını geçmiş. Paşa, konuşmaya başlamış: “En iyi kumaşın İngiliz kumaşı olduğunu biliyorsunuz değil mi? Peki, sizce neden?”
İçinde bulundukları koşullarla alakası olmayan bu soru şaşkınlık yaratmış herkes de . Ardından bir subay cevap vermiş: “İngiliz kumaşı ipek gibi yumuşaktır da ondan.”
Paşa soruları sürdürmüş: “Doğru. Peki, bir yünlü kumaşı ipek gibi ince ve yumuşak yapan nedir?”
“……………………………………”      ‘Ben söyleyeyim. O kumaşın dokunmasında kullanılan ipliktir. İplik ne kadar ince olursa, kumaş da o kadar ince ve yumuşak olur. Peki, bir ipliğin ince olması neye bağlıdır?’
"……………………."  "Bir ipliğin ince olabilmesi için, onu oluşturan elyafın da ince olması gerekir. Peki, hangi tür koyunun elyafı incedir?"   "…………….."  "Bizim Anadolu koyununun elyafı kalındır. Dünyada en ince elyaflı koyun, Avusturalya'da yetişen, adı MERİNO olan koyundur. İngilizler bu koyunun yününü ithal edip, bundan iplik yapar, sonrada o ünlü kumaşlarını dokurlar… Şimdi bir soru: “Bizimde İngiliz kumaşı gibi ince kumaş üretmemiz için gereken nedir? " Avustralya'dan Merino yünü ithal etmek."  " Evet ama o hem pahalı, hem de dışa bağımlı bir yoldur. 
Ben şunu düşünüyorum… Zaferden sonra mensucat sanayiine önem vereceğiz. Avustralya'dan canlı Merino koyunu satın alacağız. Bizim Trakya Bölgesi koyunları, elyafı en ince koyundur. İşte Avustralya'dan alacağımız Merino koyunlarını bizim Marmara Bölgesi koyunlarıyla çiftleştireceğiz. Doğacak koyunları da yine Merino koyunu ile çiftleştireceğiz. Böyle böyle, Avustralya'nın Merino koyununa yakın bir tür melez koyun elde edeceğiz. Adına da MERİNOS koyunu diyeceğiz. Bizim MERİNOS koyunundan elde edeceğimiz yünden önce iplik, daha sonra İngiliz kumaşı ayarında kumaş üreten bir fabrika kuracağız. Üretilecek kumaşa da MERİNOS KUMAŞI diyeceğiz" 
 O gece cephede Mustafa Kemal Paşa, BURSA MERİNOS FABRİKASI'nın temelini atmış. 
Acaba o gece orada  bulunanlar " Biz burada ölüm kalım  savaşının eşiğindeyken, Paşa tutmuş bize mensucat sanayiinden, İngiliz kumaşı kalitesinde Merinos kumaşı üretecek fabrika kurmaktan söz ediyor!" diye  düşünmemişler midir?
İşte Mustafa Kemal Atatürk cephede üretip nasıl dışa bağımlı kalmamızın hesabını yaparken, ondan sonra gelenler bir şey üretmeye kalktığında birileri gelmiş,
 “ Ne ürettin? Kaşık. Kaç liraya mal ettin 1 TL.  Boş ver gel ben aynı kaşığı sana 10 Kuruşa vereyim. Uğraşma, üretme. Dememiş mi?..
Evet yıllarca ürettirmemişler, bizi dışa bağımlı yapmak, boyundurukları altına almak için ürettirmemişler. Bizde üretmemek marifetmiş gibi almış dolmayı yutmuşuz…
Marketlere gidip bakın, satın aldığımız gıdalardan ,içeceklerimize kadar kaç tane Türk üretimi ürüün var acaba. Ben merak ettim ve birebir araştırdım. İnanın %10 bile değil.
Teknolojiden,Tarıma,tarlana ektiğin tohuma kadar bu böyle maalesef. Bari diyorum köylerimiz  üretim kültürünü koruyabilseler o bile bir kazanç olur…




Hiç yorum yok: