24 Nisan 2014 Perşembe

Biz, yeryüzüne adalet ve nizamı getirmiş büyük Türk milletiyiz.

Malkara Günlüğü

Faruk Ceylan
farukceylan39@gmail.com

Biz, yeryüzüne adalet ve nizamı getirmiş  büyük Türk milletiyiz.

Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çocukluğunu yaşama fırsatı olmadı, ülke sevdasıyla ömrü cephede geçti.  Yüzme bilmiyordu. 54 yaşındayken çocuklara rol model olmak için, görsünler özensinler diye, eğitimini aldı, yüzme öğrendi.

İstiklal harbinin en kritik gecelerinde bile kitap okuyordu. Vefatından sonra tereke hakimliği tarafından tutulan kayıtlara göre, o sırada kütüphanesinde bulunan, not alarak, işaret koyarak okuduğu kitap sayısı, 7333 adetti. (Tereke:  Miras, yani ölen bir kimsenin geriye bıraktığı  mal  ve mülke verilen isim.)

Meclisin İstanbul'dan Ankara'ya naklinin geciktiği günler, Mustafa Kemal sinirlidir. Yunus Nadi sorar;
"Paşam niçin önemsiyorsunuz? Siz ordu istiyordunuz, işte ordu burada!"
Cevap; çok kısa ve net olur;

"Ben her kararı Meclisten bekleyen bir insanım. Orduyu ancak milletin iradesi, yani Meclis oluşturabilir!"

Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşını seçilmiş bir Meclisle birlikte yapmak zorunda mıydı?
Tabi ki hayır. Çünkü ordu arkasındaydı. Halk arkasındaydı.

Birinci Dünya Savaşı'nda zafer kazanmış tek Osmalı Paşası'ydı. Anafartalar'dan sonra "yaşayan efsane" haline gelmişti. Sadece Anadolu halkı için değil, ezilen bütün dünya Müslümanları için bir "umut" olmuştu ama o sadece ve sadece halkın iradesine inanmıştı.
Halkın iradesinin tecelli ettiği, 23 Nisan 1920 tarihinde açılan  o ilk Meclisin 94. Yılı Ülkemizin dört bir yanında olduğu gibi  Malkara’mızda da görkemli bir şekilde kutlandı.
 Türk milletinin çoşkuyla kutladığı bu 23 Nisan'dan anladığı, "Ya istiklal ya ölüm" felsefesine dayalı olarak milli hakimiyetin ve bağımsızlığın temini ve tescilidir. TBMM; demokrasinin simgesi, mertliğin karargâhı ve milliyetçi kahramanların yegâne güvencesi olarak emperyalistlerin oyununu bozmuş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin temellerini atmıştır. 

Milletimizin tüm güzellikleri ilk Meclis'in sıralarındadır. Şeyhi oradadır, tarikat ehli oradadır, sanatçısı oradadır, edebiyatçısı oradadır, askeri oradadır, âlimi oradadır, memuru, işçisi, çiftçisi, esnafı, eşrafı, hocası hepsi bir aradadır.  Hepsi Türkiye'nin bekası için çırpınmıştır. İlk Meclis'te hazır bulunan saygıdeğer mebusların sosyal, ekonomik, ideolojik ve sınıfsal özellikleri ne olursa olsun, hepsi vatanseverdir ve kurtuluşa inanmış faziletli isimlerdir. Bunların vatan mevzuunda çıkardıkları ses tektir. Milet konusundaki duyguları aynıdır. Milli ve manevi değerlerle ilgili yaklaşımları tamamen örtüşmektedir. 

Devlet kuran, vatan kurtaran iradeye saygı duymadan Türkiye Cumhuriyeti'nin esaslarına ve ilkelerine nankörlük yapmak birinci dereceden suç ve ihanettir. Türkiye Cumhuriyeti  nesiller arasındaki en sağlam köprüdür. Hunlardan Selçuklulara kadar bir cevher gibi asırları süsleyen, bir yıldız gibi insanlığa ışık saçan Türk-İslam devletleri bizim şanlı sayfalarımızın yüz aklarıdır.

Biz insanlığa zafer nasıl kazanılır öğretmiş, yeryüzüne adalet ve nizamı getirmiş  büyük Türk milletiyiz. Bu Millet'in mazisini tersleyerek, derinlere kök salmış kültürünü yok etmeye kimsenin gücü yetmez. Türkiye Cumhuriyet'i, Osmanlı'dan bir kopuş veya makas değişikliği değil, bilakis dünü tamamlayan, zorunluluktan mecra değiştirmiş,  hukukun üstünlüğüne göre teşkilatlanmış milli ve üniter bir devlet modelidir.
Türk milleti ulusal egemenliğini nasıl devraldığını ve bu güne nasıl gelindiğini unutmamıştır. Aynı şartlar tekrar ettiğinde aynı yöntemlerle ulusal egemenliğini korumaya hazırdır. Çoşkulu kutlamaları ile bunu teyid etmektedir.” 
Bu gün “Ne Mutlu Türk’üm diyene”  demek neredeyse suçlu muamelesi görmekle eş değer halde, bir çok resmi kurum T.C. ifadesini  kaldırıyor, “Gençliğe Hitabe” sorgulanıyor “Andımız” kaldırıldı. Ancak  23 Nisan halkımızın büyük çoşkusu ile  halen kutlanıyor. Görünen odur ki  Dünya durdukça da kutlanacaktır.
Ülkemizde ve Malkara’mızda  kutlanan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyor,yazıma   büyük önder M.Kemal Atatürk’ün  bir sözü ile son veriyorum.  “Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri,düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima bir duvar gibi yükselecektir.”





Hiç yorum yok: