Malkara Günlüğü
Faruk Ceylan
farukceylan39@gmail.com
Biz, yeryüzüne adalet ve nizamı getirmiş büyük Türk milletiyiz.
Büyük önder Mustafa Kemal
Atatürk’ün çocukluğunu yaşama fırsatı olmadı, ülke sevdasıyla ömrü cephede
geçti. Yüzme bilmiyordu. 54 yaşındayken
çocuklara rol model olmak için, görsünler özensinler diye, eğitimini aldı,
yüzme öğrendi.
İstiklal harbinin en kritik gecelerinde bile kitap okuyordu. Vefatından sonra tereke hakimliği tarafından tutulan kayıtlara göre, o sırada kütüphanesinde bulunan, not alarak, işaret koyarak okuduğu kitap sayısı, 7333 adetti. (Tereke: Miras, yani ölen bir kimsenin geriye bıraktığı mal ve mülke verilen isim.)
İstiklal harbinin en kritik gecelerinde bile kitap okuyordu. Vefatından sonra tereke hakimliği tarafından tutulan kayıtlara göre, o sırada kütüphanesinde bulunan, not alarak, işaret koyarak okuduğu kitap sayısı, 7333 adetti. (Tereke: Miras, yani ölen bir kimsenin geriye bıraktığı mal ve mülke verilen isim.)
Meclisin İstanbul'dan
Ankara'ya naklinin geciktiği günler, Mustafa Kemal sinirlidir. Yunus Nadi sorar;
"Paşam niçin önemsiyorsunuz? Siz ordu istiyordunuz, işte ordu burada!"
Cevap; çok kısa ve net olur;
"Ben her kararı Meclisten bekleyen bir insanım. Orduyu ancak milletin iradesi, yani Meclis oluşturabilir!"
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşını seçilmiş bir Meclisle birlikte yapmak zorunda mıydı?
Tabi ki hayır. Çünkü ordu arkasındaydı. Halk arkasındaydı.
Birinci Dünya Savaşı'nda zafer kazanmış tek Osmalı Paşası'ydı. Anafartalar'dan sonra "yaşayan efsane" haline gelmişti. Sadece Anadolu halkı için değil, ezilen bütün dünya Müslümanları için bir "umut" olmuştu ama o sadece ve sadece halkın iradesine inanmıştı.
"Paşam niçin önemsiyorsunuz? Siz ordu istiyordunuz, işte ordu burada!"
Cevap; çok kısa ve net olur;
"Ben her kararı Meclisten bekleyen bir insanım. Orduyu ancak milletin iradesi, yani Meclis oluşturabilir!"
Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşını seçilmiş bir Meclisle birlikte yapmak zorunda mıydı?
Tabi ki hayır. Çünkü ordu arkasındaydı. Halk arkasındaydı.
Birinci Dünya Savaşı'nda zafer kazanmış tek Osmalı Paşası'ydı. Anafartalar'dan sonra "yaşayan efsane" haline gelmişti. Sadece Anadolu halkı için değil, ezilen bütün dünya Müslümanları için bir "umut" olmuştu ama o sadece ve sadece halkın iradesine inanmıştı.
Halkın iradesinin
tecelli ettiği, 23 Nisan 1920 tarihinde açılan
o ilk Meclisin 94. Yılı Ülkemizin dört bir yanında olduğu gibi Malkara’mızda da görkemli bir şekilde
kutlandı.
Türk milletinin çoşkuyla kutladığı bu 23
Nisan'dan anladığı, "Ya istiklal ya ölüm" felsefesine dayalı olarak
milli hakimiyetin ve bağımsızlığın temini ve tescilidir. TBMM; demokrasinin
simgesi, mertliğin karargâhı ve milliyetçi kahramanların yegâne güvencesi
olarak emperyalistlerin oyununu bozmuş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin
temellerini atmıştır.
Milletimizin tüm
güzellikleri ilk Meclis'in sıralarındadır. Şeyhi oradadır, tarikat ehli
oradadır, sanatçısı oradadır, edebiyatçısı oradadır, askeri oradadır, âlimi
oradadır, memuru, işçisi, çiftçisi, esnafı, eşrafı, hocası hepsi bir
aradadır. Hepsi Türkiye'nin bekası için çırpınmıştır. İlk Meclis'te hazır
bulunan saygıdeğer mebusların sosyal, ekonomik, ideolojik ve sınıfsal
özellikleri ne olursa olsun, hepsi vatanseverdir ve kurtuluşa inanmış faziletli
isimlerdir. Bunların vatan mevzuunda çıkardıkları ses tektir. Milet konusundaki
duyguları aynıdır. Milli ve manevi değerlerle ilgili yaklaşımları tamamen örtüşmektedir.
Devlet kuran, vatan
kurtaran iradeye saygı duymadan Türkiye Cumhuriyeti'nin esaslarına ve
ilkelerine nankörlük yapmak birinci dereceden suç ve ihanettir. Türkiye Cumhuriyeti
nesiller arasındaki en sağlam köprüdür.
Hunlardan Selçuklulara kadar bir cevher gibi asırları süsleyen, bir yıldız gibi
insanlığa ışık saçan Türk-İslam devletleri bizim şanlı sayfalarımızın yüz
aklarıdır.
Biz insanlığa zafer nasıl
kazanılır öğretmiş, yeryüzüne adalet ve nizamı getirmiş büyük Türk milletiyiz. Bu Millet'in mazisini tersleyerek, derinlere
kök salmış kültürünü yok etmeye kimsenin gücü yetmez. Türkiye Cumhuriyet'i,
Osmanlı'dan bir kopuş veya makas değişikliği değil, bilakis dünü tamamlayan,
zorunluluktan mecra değiştirmiş, hukukun
üstünlüğüne göre teşkilatlanmış milli ve üniter bir devlet modelidir.
Türk
milleti ulusal egemenliğini nasıl devraldığını ve bu güne nasıl gelindiğini unutmamıştır.
Aynı şartlar tekrar ettiğinde aynı yöntemlerle ulusal egemenliğini korumaya
hazırdır. Çoşkulu kutlamaları ile bunu teyid etmektedir.”
Bu
gün “Ne Mutlu Türk’üm diyene” demek
neredeyse suçlu muamelesi görmekle eş değer halde, bir çok resmi kurum T.C.
ifadesini kaldırıyor, “Gençliğe Hitabe”
sorgulanıyor
“Andımız”
kaldırıldı. Ancak 23 Nisan halkımızın
büyük çoşkusu ile halen kutlanıyor.
Görünen odur ki Dünya durdukça da kutlanacaktır.
Ülkemizde
ve Malkara’mızda kutlanan 23 Nisan
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutluyor,yazıma büyük önder M.Kemal Atatürk’ün bir sözü ile son veriyorum. “Türklerin
vatan sevgisi ile dolu göğüsleri,düşmanların melun ihtiraslarına karşı daima
bir duvar gibi yükselecektir.”