farukceylan39@gmail.com
İnsan şu gazetecilik mesleğine bulaştı mı bir kez, tozunu yuttu mu geri dönüşü olmayan bir yola
girer. Çünkü bu virüs vücuduna girdimi tüm bedenini teslim alır. Artık gecesi,
gündüzü ya da tatili olmaz. Aşktır
gaztecilik. Dinlenmek mi? Yazarken dinlenir gazeteci...
Mesai tahtidinde bulunmadan, gerekirse sabaha kadar şevkle ve zevkle çalışır.
Bir olay vukuu bulduğunda ben şimdi tatildeyim demesi imkansızdır. İşin
peşine düşer. Uykunun en tatlı anında, gece yarısı bir telefonla yataktan
kaldırıldığında saniye geçirmeden olaya intikal eder. Tıpkı asker ve polis gibi
mesaisi olmayan bir meslektir gazetecilik.
Gazetecilik yapan, gazetecilikten sonra bir başka mesleği
kolay kolay yapamaz. Çok zordur gazetecilikten sonra başka meslek. Yapmak zorunda kalsa da insan gazetecilikten kopamaz. Hayata bakışı daima gazetecilik gözü ile
olur. Başka bir iş yapsa da gazeteci her fırsatta yazmaya çalışır. Gazeteci
duyarlılığı çok farklıdır. Bu duyarlılık ve hassasiyet gazeteciyi daima farklı kılar.
Gazeteci,
Siyasetçi gibi günlük yaşayamaz. Siyasetçiler günlük yaşamak zorundadır.
Çünkü ne araştırmaya, ne de vefa gösterecek nezakete vakit bulamazlar. Onlar
için günü kurtarmak esastır. Bu yüzden
gazetecilik yaparken siyasete girenler, siyasette de farklı duruş sergilerler.
Çünkü virüs bulaşmıştır bir kere, mecburen yaptıkları işe
gazetecilik gözlüğü arkasından bakarlar.
Gazetecilik yapan ama o virüsün bulaşmadığı
gazeteciler, gazeteciliği iş
olduğu için yapar. Mesleğini yaparken ne
araştırır, ne vefa, ne de hassasiyet gösterebilirler. Mesai bittimi
gazetecilikde biter onlar için.
İşte bunun için gazeteciyim diyen ile, gazetecilik yapanı
ayırmak gerekir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder