20 Temmuz 2011 Çarşamba

Kırklareli Günlüğü
Erenlerden bir Ermiş
Faruk Ceylan
Mustafa Ermiş, bana göre erenlerden bir ermiş.  Ermişten kastım, “aşmış”  kazanmayı kaybetmeyi, üzülmeyi sevmeyi, güzeli çirkini, acıyı tatlıyı, hasılı hayatı aşmış Mustafa Ermiş. Uzun yıllardır tanıdığım, kütüphanemde beş kitabının yer aldığı ermiş dostum hakkında  hep bir şeyler yazmak istedim. Olmadı. Neden mi?  Doğru şeyler yazmalıydım. Eksiksiz olmalıydı… Gerçi onu yazmak için benimde bir kitap yazmaya soyunmam lazım gelir diye düşünüyor, bu duygularla Mustafa Ermiş’i tanıyanların yanında, tanıma fırsatı bulamamış olanlar için de olsa yazıyorum.
Yaradılanı yaradan dan ötürü seven,  Türkçü, Atatürk’çü, vatan sevgisiyle dolu bir şiir kahramanı  olan Mustafa Ermiş, Dünyaya gelişini şöyle anlatıyor;  “1949 yılı mercimekler yolunurken, anam işçilere azık götürürken yolda sancılanınca eve dönmüş. Köyün okul görmemiş ebesinin yardımıyla beni doğurmuş. Doğduğum Aşıklar köyü o zaman 40 hane imiş. Şimdi de 40 hanedir. Çocukluğum neşeli çığlıklar içinde geçmedi. Yine de köyde doğmak köyde çocuk olmak bir ayrıcalık olmuştur benim için. Çocukluğum ve yetişme çağlarımda dertler beni çok sevdi. Fakirlikte çok yakıştı. O günden bu güne dağa taşa, boş bulduğum her kağıda, sigara paketlerine bile yazdım. Yazmaya da devam ediyorum” diyor Ermiş.
Mustafa Ermiş yazmak için zaman mekan aramadı, duygu ve düşüncelerini,  gözlem ve tespitlerini kah sevgiyle, kah  isyanla  ama Türk kültürünün özelliklerine ve inceliklerine sadık kalarak yazdı.
Manilerle ilgili geniş araştırmalar yaptı, mani  sözcüğünün yanlış kullanıldığını, aslının yakıştırma olması gerektiğini savundu. Bu konuya açılık getirirken de şunları söyledi;  “ Türk halkı geçmişte kendisine özgü, kökü Türk’ün olan “ yakıştırma “sözünü kullanmış ama yabancı dillerin tesirinde kalmıştır. Ne yazık ki kökü,kökeni belirsiz “mani” sözcüğü baskın gelmiştir. Nedense kendi özümüz olan “yakıştırma” sözünü bir türlü kullanmaya cesaret edemeyiz… “
 Mustafa  Ermiş  Kendine ait bir tez olan “şair nazlanması “ mevzuunun da edebiyatta yer alması gerektiğini savunmaktadır.  Şair nazlanmasını da şöyle ifade etmektedir Ermiş, “ Türk Halk edebiyatında  sanatçı ile onu yaratan arasında  çok sıkı ve de samimi muhabbet vardır. Bu muhabbet Allah’la kul arasındadır.  İnanç anlamında bakarsak bu güzellik herkese nasip olmaz. Allah dostu ile kulu arasına girilmez.  Bu söyleşi de emir ve sevgi nazlanması vardır. Muhakkak ki Allah’ın dediği olur. Kulu nazlansa da emirleri yerine getirecektir. Kul yanlışını da bilmektedir. Bu yüce söyleşinin bizlere edebi ve edepli yansımasına “ şair nazlanması” diyorum. Buna bir örnek verecek olursam:
Sana inanmak kolay sanıyorsun
Kolaysa bana inansana Tanrım
Yaratanı sevmek farzdır diyorsun
Kolaysa Ermiş’i sevsen ya  Tanrım.
Bu olayın adını anlaşılır dille tarif ederek adını koymak görevdir diye düşünüyorum. Anlamak isteyenlerle yola çıkmak ve samimice tenkit ve de yorum yapılırsa bu yenilik edebiyatta yer bulacaktır.
Şair nazlanması hiç kimseyi inanç olarak bağlayan bir durum değildir. Bir yenilik olarak Edebiyatı ilgilendirmektedir. Kesin olarak da asıl inancın kendisidir. Özü yaratanı sevmek, ona derdini  söylemektir. Bu özel  ve güzel muhabbeti kaleme almak da kişiye özeldir.”
Mustafa Ermiş edebiyata da, bizlere de büyük değerler katan bir usta olup, Derin izler, İğnenin yıldızı, Gül düşün söyle, Elmacık’lı Hasan ve Her insan bir öyküdür adlı  eserleri bulunmaktadır.
Gönül adamı, dost canlısı Ermiş, ayrılıkları sıhhat bozan olarak niteleyip, buna çareyi, “ya dost, ya dost” mısralarıyla dostluklarda görür. Duygularını kendine özgü benzetmelerle ifade eder, “ insan kokan çiçek tarlaları, tenini tenimde bilirim, seninle iki canlıyım” dizelerin de olduğu gibi…
Mustafa Ermiş’e, Ermiş’ten  iki güzel   dizeyle noktayı koyup, hepinize sevgiler yolluyorum değerli okuyucularım.
DÜŞÜN DE
Bir miras bırakılmış  gönüllere.
Bularak kendine sor ve düşün;
“İsmi Azam, Kamil insan cismidir.
Diyen dillere.
“Vech-i  ademde, tecelli eyleyen Allah’dır.”
Diyen gönüllere kurbanım.
“Asil azmaz,bal kokmaz.
Kokarsa yağ kokar aslı ayrandır”, sözünün (Ermiş) sen neresindesin.

ŞEKERLİ
Bayramdır bu, herkes birbirine gider.
Uzakta olan ya gelir,ya da tebrik eder.
Mutlu gündür, herkes birbirini öper.
Bense gamın, gam da  benim elimi öper.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

İKİNCİ BAŞKAN AHMET YALÇINÖZ “ Kırklarelispor 2.ligde de Trakya’yı en iyi şekilde temsil edecektir.”

 

Faruk Ceylan

Mütevazi bir bütçe ile süper amatörden 3.lige, 3.ligden de 2.lige yükselen Kırklarelispor Trakya’nın 2.ligde tek takımı oldu. Kırklarelispor taraftarının yanı sıra kardeş kulüpler, Edirne,Tekirda,Çorlu ve Lüleburgaz’ında desteklediği Kırklarelispor’da hedef  başarılarını 2.ligde de sürdürmek.
Kulüp ikinci Başkanı Ahmet Altınöz çok kısıtlı bir bütçe ile süper amatör kümede şampiyon olup, guruplara katıldıklarını burada da tüm rakiplerini yenerek profesyonel lige yükseldiklerinde  herkesin  “ İnşallah 3. ligde kalıcı olurlar “ dediğini ve haklı olarak Kırklarelispor’un 3. ligde tutunmasının zor olduğu kanaatine kapıldıklarını, ancak Yönetimin hedefini ilk günden 2.lig olarak belirlediğini söyleyerek gazetemize şu açıklamayı yaptı; “ Kırklarelispor yedi yıldır amatör ligden profesyonel lige yükselemiyordu. Borçlar ve maddi imkansızlıklar artık bunu imkansız kılmaya başlamıştı. Biz yönetime geldiğimizde arkadaşlarımızla hedefimizi 2. lig olarak koyduk. Herkes Allah allah, 3. lige çıkmadan 2.lige nasıl çıkacaksınız? diye sormaya başladı. Kırklarelispor geçmişte 2.ligde başarılı yıllar geçirmişti. Bizim hedefimiz o günlere dönmekti. Onun için hedefi 2. lig olarak koyduk. Gençlerden oluşan mütevazi bir takım kurduk. Futbolcularımız yüreğini ortaya koyarak 3.lige yükseldi. 3.ligin daha zor olacağını biliyorduk tüm maddi imkansızlıklara rağmen yetenekli gençleri kadromuza dahil edip şampiyonluk parolasıyla yola çıktık. Bu yolda en büyük destekçimiz Valimiz ve Belediye başkanımız oldular. Zor ve meşakkatli bir yoldan yürüyerek 2.lige geldik. Şimdi işimizin daha zor olduğunu biliyoruz ama 2.lide kalıcı olacağız. Tüm Trakya’nın desteğini arkamıza aldık. Vali Mustafa Yaman ve Belediye Başkanı Cavit Çağlayan’ın desteğinin devam edeceğine inanıyoruz.  Kırklarelispor 2.ligde de Trakya’yı en iyi şekilde temsil edecektir.” Dedi.
Yalçınöz Kırklaelispor’un iç transferi bitirdiğini dış transferde de 12 futbolcu ile prensipte anlaştıklarını, önümüzdeki günlerde sözleşme imzalatarak yeni transferleri basına açıklayacaklarını söyledi.

Dünya Şampiyonundan Erginspor kulübüne tam destek.

Özel haber
*Dünya ve Avrupa Şampiyonu Ayşenur Taşbakan “ Erginspor  Kulübü sporcularının benim elde ettiğim başarılardan daha fazlasını elde etmeleri için her türlü desteği vermeye hazırım.”

Faruk Ceylan

Kırklareli’nin gururu, Dünya ve Avrupa şampiyonu Ayşenur Taşbakan’la  Tekvando’da elde etiği Dünya çapındaki başarılardan, bu gün Tekvando adına neler yaptığına kadar  konuştuk.
Ayşenur samimi sohbetimizde Erginspor Kulübüne her türlü desteği vereceğini, kulüp yöneticilerinin de, sporcularında bunu fazlasıyla hak ettiğini söyledi.
Ayşenur Taşbakan’ı  çocukluk dönemlerinden beri tanıyorum.  Onun başarılarında anne ve babası, aile dostum Kemal bey ile  Hayriye hanım en büyük pay sahibi. Onların Ayşenur için gösterdiği fedakarlık ve ısrarları olmasaydı beklide Ayşenur bu başarılara ulaşamayacaktı…
Aslında  ondaki mücadeleci ruh, başarı hırsı ve disiplin de kimseye nasip olmayan başarılara imza atmasında önemli bir etken oldu.  Ayşenur’un başarılı bir sporcu olacağını bir çok kişi tahmin ediyordu ama Kırklareli  adını önce Türkiye, sonra Avrupa, ardından da Dünya’ya duyuracağını çok kişi tahmin edemezdi sanırım.
Ayşenur’un Tekvando sevdası daha bir yıllık sporcuyken Türkiye Şampiyonu olmasıyla başlamış.
Dünya Şampiyonu Taşbakan o yılları şöyle anlatıyor. “ Tekvando sporuna küçük yaşlarda ilgi duydum. İlk katıldığım turnuvada Türkiye Şampiyonu oldum. Ardından Milli takım kampına çağırıldım. Kamp yeri bu gün olduğu gibi öyle beş yıldızlı oteller falan değildi. Bir odada bir sürü sporcu kalıyordu. Annem ve babama beni burada bırakmayın, ben burada kalmam dedim. Annem ve babam tamam dediler, beni akşama kadar  İstanbul’da gezdirdiler. Akşam olunca Kırklareli’ne döneceğimizi zannediyordum. Ve akşam oldu. Tekrar kampın yapıldığı otele gittik otelden çıkarken eşyalarımızı orada bırakmıştık. Annem ve babam hocalarımla ayak üstü bir şeyler görüştüler sonra bana sen burada kal biz birazdan gelip seni alacağız dediler ve beni kamp yerinde bırakıp kaçtılar. Ben olayı saatler sonra öğrendim. Sonra nemi oldu, Milli takım ve Avrupa şampiyonluğu geldi.”
Ayşenur bundan sonraki serüvenin de bir Avrupa bir dünya üçüncülüğü, iki Avrupa şampiyonluğu, bir Dünya şampiyonluğu ve bir Dünya kupası şampiyonluğu kazandı. Ayyıldızlı bayrağımızı göndere çektiren ve İstiklal marşımızı Dünya’ya ezberleten Ayşenur Taşbakan sporculuk hayatında 30 defada Türkiye şampiyonu oldu.
Dünya şampiyonu Ayşenur elde ettiği bunca başarıya rağmen Olimpiyat şampiyonalarına katılamadığı için hep bir burukluk yaşadığını söyleyerek, “ Olimpiyat seçmelerine dört sporcu katıldık, ben seçmelerde tüm rakiplerimi yenerek birinci oldum ve Olimpiyatlara katılmaya hak kazandım. Diğer arkadaşlarımız rakiplerine yenilmişlerdi. Ancak ben birinci olduğum halde Olimpiyatlara gönderilmedim. Çok gençtim, yalnızdım. Arkamda kimse yoktu. Hak ettiğim halde Olimpiyatlara gönderilmedim. Çok formdaydım. Olimpiyatlara katılsaydım umuyorum Ülkeme ve Kırklareli’me bir Olimpiyat derecesi kazandırabilirdim. Bu benim içimde bir uhde olarak kaldı.”
Spor Akademisi mezunu Ayşenur Taşbakan, Ankara’da bir lisede beden eğitimi öğretmenliği yapıyor. Ayrıca Ankara Büyükşehir Belediyesi Tekvando takımının da antrenörü. Tatil için Kırklareli’ne gelen Ayşenur, altı ay önce kurulan Erginspor kulübü yöneticileriyle bir araya geldi. Sporculara özel antreman verip, taktik ve teknik çalışmalar yaptırdı. Ayşenur bu konuda da da şunları söyledi;
 “ Erginspor kulübü yöneticileri hepsi benim eski abilerim. Kendileriyle uzun yıllardır irtibatım kopmadı. Hepsini çok seviyor ve saygı duyuyorum. Altı ay önce kurulan Erginspor kulübünün Uluslar arası Ters lale şampiyonasında takım halinde üçüncü  olmaları, Tekirdağ’da yapılan Türkiye şampiyonasında bir Türkiye şampiyonluğu, bir Türkiye ikinciliği ve birde Türkiye üçüncülüğü kazanması  beni çok mutlu etti. Bu kadar kısa zamanda bu başarılara ulaşmak gerçekten kolay bir şey değil. Antrenör Savaş Ergin, yardımcısı Gökhan Yeşil ve yönetim kurulunun kenetlenmiş olması bu başarıyı getirmiş. Bende Erginspor kulübü sporcularının daha büyük başarılara imza atmaları için kendilerine her türlü desteği vereceğim. Hepsini Ankara’da misafir edip, çalıştırdığım takımın imkanlarından faydalandıracağım.  Şampiyona öncesi onlara Ankara’da kamp yapma imkanı sağlayıp, bilgi ve tecrübelerimden istifade etmeleri için gereken her şeyi yapacağım. Tek idealim bu sporcuların beni geçmesi, benden daha iyi başarılara ulaşmalarıdır. Onlar bunu fazlasıyla hak ettikleri gibi kendilerinde bu potansiyelde var.”
Kırklareli aşığı Ayşenur, “Kırklareli benim memleketim. Kırklareli adını Türkiye’ye duyurmak için büyük çaba sarf ediyorum. Bunu da Kırklareli’li tekvando’cularla gerçekleştireceğimize inanıyorum. Ankara’da Kırklareli’ni herkese öğrettim. 39 sırt numaralı formamı ve montumu üzerimden çıkarmıyorum. Arabamın plakası 39, şimdi arabamı değiştireceğim, plakamın son rakamları da 3939 olacak.  Kapım herkese açık. Ankara’ya gelen her Kırklareli’li beni arasın, hemeşehrilerimin  her işinde yanlarında olmaya hazırım. Rabbime şükürler olsun Ankara’da güzel dostluklar oluşturdum, bu dostluklardan Kırklareli insanını istifade ettirmek benim için bir  Kırklareli’li olarak vazifedir. Benimle yapmış olduğunuz bu söyleşi için size candan teşekkür ediyor, Kırklareli’ne selam, sevgi ve saygılarımı yolluyorum.”
TRİBÜN

Erginspor’dan Dünya şampiyonu Taşbakan’a şilt

Faruk Ceylan
Dünya ve Avrupa Tekvando şampiyonu, Ankara Büyükşehir Tekvando takımının antrenörü Ayşenur Taşbakan Erginspor’un başarılı tekvandocularının antremanına katıldı. Antremanda teknik ve taktik ağırlıklı çalışmalar yaptıran Taşbakan altı ay önce kurulan Erginspor kulübünün bir Uluslar arası turnuvada takım halinde üçüncü olması, ardından katıldıkları Türkiye şampiyonasında da bir Türkiye birinciliği,bir ikincilik ve birde üçüncülük kazanmalarının önemli bir başarı olduğunu söyleyerek, Erginspor kulübü sporcularının  daha büyük başarılara ulaşmaları için Ankara’dan her türlü desteği vereceğini söyledi. Ankara’da spor camiası içinde geniş imkanlara sahip Ayşenur’un Erginspor’a verdiği bu destek kulüp yöneticileri ve sporcular tarafından sevinçle karşılandı.
Dostluk evinde toplanan Erginspor kulüp yöneticileri, sporcular ve sporcu velileri Başkan Murat Acar’ın ikram ettiği tatlıyı yiyerek Ayşenur ve annesi Hayri’ye hanımla bol bol sohbet ettiler. Çok sıcak ve samimi bir ortamda geçen toplantıda Kulüp Başkanı Murat Acar üzerinde Dünya şampiyonu Ayşenur Taşbakan’ın resmi bulunan bir şilti kendisine takdim etti. Kulüp Antrenörü Savaş Ergin’de Taşbakan’a bir kitap hediye etti. Kulüp yönetiminin sürpriz jesti sırasında duygusal anlar yaşandı. Ayşenur  bir spor kuruluşu tarafından  ilk defa  bu kadar sıcak ve samimi bir şekilde  karşılandığını, aile ortamında  ki bu karşılanmanın kendisini çok memnun ettiğini ve duygulandırdığını söyledi.  Dostluk evinde içilen çay ve meşrubatın ücreti de habersizce ödendi. Bu jestin sahibinin de  Belediye Meclis üyesi   Şenol Can olduğu kısa süre sonra öğrenildi. Kendisi eski bir sporcu olan, her dönemde sporu ve sporcuyu destekleyen Meclis üyesi Can’a Erginspor kulübü Başkanı Murat Acar ve yönetim kurulu gösterdiği bu incelikten dolayı teşekkür ettiler. Meclis üyesi Şenol Can’da Kırklareli’!ne kısa sürede bu başarıları getiren Erginspor kulübüne her türlü desteği vermeye hazır olduğunu söyleyerek kulüp yöneticilerini yüreklendirdi.

TÜRKİYE İKİNCİSİ ZEHRA’DAN BABALAR GÜNÜ HEDİYESİ

Tekirdağ’da yapılan Türkiye Şampiyonası sonrası Türkiye ikincisi olan F.Zehra Karabağ’ın babası Yücel Karabağ ile parkta sohbet ediyorum. Yücel bey Kızının Türkiye şampiyonasında maça çıkmadan önce kendisine “Babacığım, bu gün babalar günü. Sana hediye almadım, çünkü senin için en güzel hediyenin kızının Türkiye şampiyonasında dereceye girmesi olduğunu biliyorum. Sana söz veriyorum mutlaka dereceye gireceğim” dediğini anlatıyor Yücel bey ve devam ediyor; “ Fatma Zehra ilk maçına tutuk başladı. Rakibi ard arda puan aldı ve skoru 6-0’a getirdi. Çok üzüldüm. Dereceye giremeyeceği  için değil, bana söz verip yerine getiremezse çok üzüleceğini bildiğim için.  Maçın sonraki bölümlerin de rakibi 9-2’ye getirdi. Artık yenilip eleneceğini düşünmeye başladım. Sonra ne olduysa kızım rakibine saldırıp, zor anlar yaşatmaya ve ard arda puanlar almaya başladı. Üstünlüğü yakalayarak rakibini yenip eledi. Maçtan sonra “ Babacığım rakibim daha ilk dakikalarda bana üstünlük kurup puan farkını açtı. O an yıkıldım. Sen ne yapıyorsun? Dedim sana söz vermiştim. Rakibimi yenip derece elde etmeliydim. Sonra rakibime saldırdım. Puan farkını kapatıp yendim. Benim için bu  maç baştan zor oldu ama yendim. Söz veriyorum finale kadar gideceğim ve dereceye girerek babalar günü hediyeni sana vereceğim” dedi.
Fatma Zehra bu maçtan sonra tüm rakiplerini yenerek finale geldi. Finale gelen rakibi onun için hiç de yabancı değildi. Takım arkadaşı Seray Oğuz’du. Yani Erginspor kulübünün iki sporcusu tüm rakiplerini yenerek finalde bir birlerine rakip olmuşlardı.
Finalde Seray Oğuz birinci, Fatma Zehra ikinci oldu ve Fatma Zehra babasına verdiği sözü tutarak, Yücel beye alabileceği en güzel hediyeyi verdi.

16 Temmuz 2011 Cumartesi

Kırklareli Ülkü Ocakları Başkanı Üstün; “ Ülkücü Türk gençliği var oldukça eli kanlı, bebek katili hainler asla emellerine ulaşamayacaktır”


Faruk Ceylan/Adem Önder
Kırklareli Ülkü Ocakları Başkanı Fatih Üstün gazetemize gelerek, Diyarbakır Silvan İlçesinde pkk terör örgütü tarafından katledilen 3 uzman erbaş ve  13 askerimizin katledilmesini lanetlediğini ifade etti ve bir  basın açıklamasında bulundu.
 Başkan Üstün, kanı bozukların binlerce yıllık Türk-Kürt  kardeşliğini bozmak için ellerinden geleni yaptıklarını,  Atatürk’ün meclisinden Türk Milletine hakaret ve tehditler yağdırmalarıyla sabırların taşma noktasına geldiğini söyledi. Ülkü Ocaklaları Başkanı Üstün sözlerine şöyle devam etti;
“Diyarbakır’ın Silvan ilçesin de pkk terör örgütü ile girilen çatışma da 3 uzman erbaş ile birlikte 13 askerimiz şehit edilmiş, 7 askerimiz ise yaralanmıştır. Şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet yaralı askerlerimize acil şifalar diliyoruz. Yüce Türk milletinin başı sağolsun.
     Bdp li Aysel Tuğluk hadsizinin ve bu olaylara çanak tutan kanı bozukların devlete yüzlerce yıldır kardeşliğini esirgemeyen Türk milletine ihanet içerisinde olup, sözde ,kürt halkı adına demokratik özerklik ilan ederek bin yıllık kardeşliğin arasına fitne sokarak üniter devlet yapımızın temeline bir dinamit koymuş ve devletin bekası adına, duyulan kaygıları artırmış milletimizi derinden sarsmıştır.
Başta siyasi iktidar olmak üzere devletin diğer yetkilileri kalplerinde Allah korkusu ve biraz Türklük şuuru varsa seferberlik ilan etmeli ve istifalarını vermelidirler.
     Terör örgütü ile müzakere ettikleri için ülkeyi kaosa sürüklemişler ve bölücüleri cesaretlendirmişlerdir. Yüce Türk milletinin bu olaylar ve yapılan küstahça açıklamalarla sabrı taşmıştır. Türk milletinin birlik ve beraberliğine kast eden dış mihrakların beslediği Allah’sız soysuzların devlete ihanet eden örgütlerin tamamen lav edilmesi için topyekün seferberlik kaçınılmaz hale gelmiştir.
     Herkes şunu iyi bilmelidir ki : ÜLKÜCÜ TÜRK GENÇLİĞİ VAR OLDUKÇA ELİ KANLI, BEBEK KATİLİ HAİNLER ASLA EMELLERİNE ULAŞAMAYACAKALARDIR.
     Şehitlerimizin aileleri başta olmak üzere Yüce Türk milletine başsağlığı diliyor, yaralı askerlerimizin bir an önce sağlıklarına kavuşmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyoruz.


12 Temmuz 2011 Salı

Kırklareli Günlüğü
Buda Kenan Evren’in 2 Mayıs 1961 tarihli mektubu(2)
Faruk Ceylan

                                                                                                    2 Mayıs 1961
                                                                                                       Konya
Osmancığım,
Bir hafta kadar evvel, Ankara’ya Dil Tarih Fakültesinde yapılan imtihana katılmak üzere gelmiş ve bizim Selahattin’in yanından telefonla konuşabilmiş, fakat işinin çokluğundan ziyaretine gelememiştim. Bu yaştan sonra ve bir süre Amerika’ya gidip gelmişlerin arasında imtihana girişimi belki biraz garip görürsün ama, son defa şansımı deneyim dedim. Şimdiye kadar kimlerin gittiğini biliyorsun Osmancığım, onları gördükçe bazen kendimizi bu kadar işe verip lisanı ihmal ettiğimize de üzülmüyor değiliz. Lisanın kıymetini son zamanda anladık ama, bizde de öğrenecek kafa kalmadı.
Sevgili kardeşim, biliyorsun biz 37’lilerle muameleye tabi olduğumuzdan bu sene son şansımız. Bunda  da muvaffak olamazsam, 30 Ağustos’tan sonra niyetim ayrılmaktır. Emin ol, bugüne kadar çeşit çeşit kaprisi olan kimselerle çalışmaktan ve her birine göre ayrı şerbet vermekten yıldım. Bu gün son rütbemize yaklaştığımız halde, hala kısım amiri gibi çalışmak daktilo yazmak ve muamele görmekten kurtulamadım. Biz hangi rütbeye geldikse,o rütbe kıymetini kaybetti. Sınıfımızın kalabalıklığı mıdır,yoksa başka bir sebep midir bilmem.
Biz yüzbaşı ve binbaşı iken albayın durumu ile şimdiki arasında çok fark var. Daha anlatması bir hayli uzun sürecek ve senin hakikaten kıymetli dakikalarını alacak sebepler dolayısıyla 30 Ağustos’tan sonra ordudan ayrılmak istiyorum.  Bu hususta senin müzaheretini rica edeceğim. Yani, re’sen emekliye sevk edilmem hususundaki yardımını rica edeceğim.  Hem bu suretle üst kademeler biraz daha ferahlar ve geriden gelenlere yol açılmış olur. 30 Ağustos’tan sonra ben ya yine mektupla veya şahsen gelmek suretiyle bu hususu sana hatırlatırım.
                                                                                                          Kenan Evren
                                                                                                           Kurmay Albay
Bu mektup 2 mayıs 1961 yılında  Kenan Evren tarafından Osman Köksal’a yazılmış, 25 Ekim  1986’tarihinde  Cumhuriyet gazetesi yazarı Uğur Mumcu tarafından köşesinde yayımlanmıştı.
1961 yılında Albay rütbesindeyken, imtihana girip yükselmek için son şansını kullanan , hala kısım amiri gibi çalışmak daktilo yazmak ve muamele görmekten kurtulamadığı için re’sen emekliye sevk edilmek isteyip, Osman Köksal’dan yardım isteyen Kenan Evren,  1980 ihtilalinin kudretli Generali, Türkiye Cumhuriyet’inin Cumhur başkanı oldu.

Kaynak: Uğur Mumcu Cumhuriyet Gazetesi 25 Ekim 1986

Türkiye sakatlar derneği Kırklareli şubesi iş kazası geçiren Fehmi Solak’a tekerlikli sandalye hediye etti.

Faruk Ceylan/Adem Önder
Türkiye sakatlar derneği Kırklareli Şube Başkanlığı İş kazası geçirerek yürüyemez duruma gelen Fehmi Solak’a tekerlekli sandalye hediye etti.
TSD Kırklareli şube başkanlığında düzenlenen törenle iş kazası geçiren Fehmi Solak’ın kullanımı  için tekerlekli sandalye dernek Başkanı  Arif Uzunoğlu  tarafından Fehmi Solak’ın eşi Gülüzar Solak’a verildi.



Kırklareli Belediyesi görme engellileri unutmadı.

Alper Ceylan
Kırklareli Belediyesinin Karaumurbey caddesinde yaptığı yenileme çalışmalarında görme engelli vatandaşlarda unutulmadı.
Yenileme projesinin mimarı   Alp Özel, cadde üzerinde yapılan kaldırımlarda görme özürlü vatandaşlar için takip ve tehlike tuğlalarının dizildiğini belirtti.
Kaldırımların  orta kısmına dizilen takip ve tehlike tuğlalarının altı nokta körler vakfının standartlarına göre yapıldığını bildiren Özel, görme özürlü vatandaşlara kolaylık sağlanması ve görmeyen gözlerine yol gösterici olması mahiyetinde yapıldığını belirtti.
Bu uygulamanın, Trakya Bölgesinde ilk defa Çorlu Belediyesi tarafından  yapıldığı, Çorlu'dan sonra Kırklareli'ninde de yapılmasının büyük memnuniyetle karşılandığı da ifade edildi.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Lüleburgazspor’da Siyami Aslan aday olmayacağını açıkladı. Yeşil kırmızılı ekip Kayyuma gidebilir

Faruk Ceylan / Adem Önder
Başkan Aslan dedikodulardan sonra
"Artık yeter" dedi.
Lüleburgazspor’da Başkan Siyami Aslan’ın kesin olarak Başkan adayı olmayacağını açıklamasından sonra başsız kalan Lüleburgazspor kayyuma gitme durumu ile karşı karşıya kaldı.
Bugün saat 20.00'de yapılacak olan Lüleburgazspor Olağan üstü Genel Kurul öncesi  Siyami Aslan;  “Bir çakılı çivisi bile olmayan kulübü Amatör kümeden alarak, profesyonel lige çıkarttık. İki kez yükselme grubunda bir kez de ikinci lige çıkma maçlarında oynattık.  Bu çalışmalarımda Lüleburgaz'da çok az kişiden destek gördük. Birkaç arkadaşımın dışında kimse destek vermedi.  Maç bileti almayan insanlar   benim hakkımda dedikodu yapıyorlar. Hakkımda çıkan dedikodulara ve iftiralara daha fazla dayanamam. Bugün yapılacak olan genel kurulda kesinlikle aday değilim.”  Açıklamasında bulundu. Bu açıklamadan sonra başkan adayı çıkmazsa yeşil kırmızılı ekip kayyuma gidecek. Kayyum nedir: Başkan adayı  çıkmaması durumunda iş İlin Kamu görevlilerine kalıyor. Lüleburgazspor ilçe takımı olduğu için yeşil kırımızılı ekip başkan adayı bulamazsa kayyum sonucunda Lüleburgaz Kaymakamı ve Belediye Başkanı devreye girecek. Kulüp borçları bitene kadar da Lüleburgaz Kaymakamı tarafından belirlenen yöneticiler ile yola devam edilecek. Sezon içersinde başarılı olmayı gözetmeksizin borçlar bitirilmeye çalışılacak.  Ardından Genel Kurul yapılacak. Bu defa da Başkan adayı çıkmazsa Lüleburgazspor kulübü kapanacak
Yeşil kırmızılı ekibin geçmişi başarılarla dolu  tarihi de son bulacak.

Lüleburgazspor’lu taraftarlar takımlarının bu durumuna çok üzülüyor ve kayyuma gidilmesini istemiyorlar.
Lüleburgazspor’un bu gün yapılacak olan  Olağan üstü Genel Kurulundan   nasıl bir sonuç çıkacağı merakla bekleniyor.  

PKK’nın kaçırdığı Astsubay’ın eşi Babaeski’den seslendi “ Halkımızdan dua bekliyoruz.”

Faruk Ceylan/Adem Önder  Geçtiğimiz Cumartesi günü Lice’ye  özel otomobili ile gelen 2. Mekanize Piyade Tugayında görevli Astsubay Başçavuş A.S. ile araçta bulunan ancak kimliği açıklanmayan bir uzman çavuş ve Bingöl’de sağlık teknisyeni  bir kişi araçları durdurularak  20 kişilik PKK’lı gurup tarafından kaçırılmıştı.
Kaçırılan Astsubay'ın  Babaeski’de yaşayan eşi S. S. , eşi ile en son olay günü telefonla konuştuğunu söyledi.
Herkesten eşinin ve yanındaki arkadaşlarının kurtulması için  dua etmelerini  isteyen S. S. , "
Eşim 2 yıldır Lice’de görevliydi.Edirne'ye  tayini çıkmıştı.  22 Temmuz'da izne çıkıp Babaeski'ye gelecekti, 8 Ağustos'ta da  Edirne’deki  görevine başlayacaktı. Hafta sonu da izinli olduğu için, arkadaşı ile birlikte otomobilin bakımını yaptırmaya Diyarbakır'a gitmişti. O gün kendisiyle telefonda görüşmüştüm. Dönüşte eşim ve aracındaki 2 kişi kaçırılmış. Sonra eşime bir daha ulaşamadım.  

9 Temmuz 2011 Cumartesi

BAŞSAĞLIĞI

Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı,  değerli dostum Ertuğrul Ziya Çetintaş'ın annesi Hicret Çetintaş hanımefendinin vefatını derin bir teessürle öğrenmiş bulunmaktayım. Merhumeye Cenab-ı  Allah’tan  rahmet ve mağfiret diler, ailesine, dost ve akrabalarına sabırlar niyaz ederim.

Faruk Ceylan
Önadım, Sınırötesi, Trakya haberleri,
Devriye haber ve e-trakya.com  gazeteleri yazarı

Ertuğrul Ziya Çetintaş’ın acı günü

Kırklareli Haberci.Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ertuğrul Ziya Çetintaş'ın annesi vefat etti.

83 yaşındaki Hicret Çetintaş'ın cenazesi Hızırbey Camisi'nde kılınan cenaze namazından sonra şehir mezarlığında toprağa verildi.
Cenazeye, Çetintaş'ın yakınları, Kırklareli Belediye Başkanı Cavit Çağlayan, AKP  İl Başkanı Emin Tunç ve çok sayıda Kırklareli’li  katıldı.
Merhum Hicret Çetintaş’a Allah’tan rahmet, Ertuğrul Çetintaş’a ve kederli ailesine sabırlar niyaz ederiz.

Başkan Çağlayan'dan Karaumur mesaisi

Faruk Ceylan
Kırklareli  Belediye Başkanı Cavit Çağlayan, Karaumurbey Caddesinde başlatılan yenileme
çalışmalarını  başında izliyor.  Çalışmaları bire bir takip eden Çağlayan çalışmaların en kısa zaöamnda bitmesi için çalışanların başından ayrılmayıp, sürekli talimatlar veriyor.
Süratle devam eden çalışmaların kısa sürede tamamlanacağını belirten Başkan Çağlayan, Karaumurbey caddesinin yeni görünümünün çok güzel olacağını belirterek yenileme çalışmalarının şehrin her yerinde yapılacağını, bu çalışmaların iş yerlerine canlılık getireceği gibi kentin güzel ve modern bir görünüme de sahip olacağını söyledi.

Kırklareli’nde 20 dönüm buğday yandı.

Adem Önder
Kocahıdır  Mahallesi Yeni Bağlık mevkiinde  tarlada yangın çıktı. Yangın, rüzgarın etkisiyle
hasarın büyümesine  sebep oldu.
Yangın, Kırklareli Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü ve Orman İşletme Müdürlüğü ekiplerinin müdahalesiyle, güçlükle kontrol altına alınarak söndürüldü.
Yangın sonrası yapılan tespitlere göre 40 dönüm anız ile 20 dönüm buğday kül oldu.

7 Temmuz 2011 Perşembe

Kırklareli Valisi Mustafa Yaman Muhtarları dinledi

Faruk Ceylan
Muhtarların sıkıntılarını dinleyen Vali Yaman, DSİ Sosyal Tesislerinde düzenlenen toplantıda, 18 muhtara plaket verdi.
Toplantıya Vali Mustafa Yaman'la birlikte Belediye Başkanı Cavit Çağlayan, Vali Yardımcısı İsmail Gültekin, İl Jandarma Komutanı Albay Mehmet Yiğit ve İl Emniyet Müdür Vekili Akın Bıyıklı katıldı.

Kırklareli Günlüğü
Kenan Evren’in 17 Kasım 1960 tarihli mektubu
“Merhum Uğur Mumcu bu mektubu 25 Ekim 1986 tarihli  Cumhuriyet gazetesinde yayımlamıştı”
Faruk Ceylan
Tarih 1937-1938 Kara Hara Harp okulu öğrencilik yılları… İki sınıf arkadaşı, Alparslan Türkeş ve  Kenan Evren.
Birincisi  son derece aktif.  Öğrencilerin  liderleri arasında. İkincisi  ise tam aksine.  İkincisinin yükselmesi ile omuzlarındaki yıldızlar arasında doğru bir orantı var. Birincisinin ise, omuzlarındaki yıldızlar alındıktan sonra dahi karizması  her geçen gün artmış.
Alparslan Türkeş, öğrencilik  yıllarındaki  Kenan Evren’i  pek hatırlamıyor bile.
Alparslan Türekeş’in Kenan Evren’i ilk hatırladığı yer Ankara Garı. Yıl 1955. Bir uğurlanan ve birden çok uğurlayan. Uğurlayanlar arasında biri de Kenan Evren…
Yıllar sonra Orgeneral Evren Genel Kurmay Başkanı olduğunda  MHP Genel Başkanı Türkeş’le bir araya gelirler. El sıkışırlarken Evren: “ Siz belki hatırlamayacaksınız ama 1955’te Ankara Garında sizi uğurlayanlar arasında bende vardım.”  Türkeş gülerek cevap verir: “ Merak etmeyin Sayın Genel Kurmay Başkanı. Sizi hatırladım.” Der.
Kısa bir süre sonra, 12 Eylül’de kader iki sınıf arkadaşını tekrar karşı karşıya getirir.  Bu sefer Evren Devlet Başkanı, Türkeş ise bütün kadrosuyla tutuklanan MHP Genel Başkanı.  
Bu durumdaki Kenan Evren’i ,  eski hatıralar ve şuuraltı nasıl ve ne derece etkilemişti?
Merhum Uğur Mumcu’nun 25 Ekim 1986 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayımladığı  “ Osman Köksal’ın sandığından çıkan mektuplar” yazısında Kenan Evren’in  Osman Köksal’a  daha 17 Kasım 1960’ta yazdığı mektup bu soruya açık cevap olacak nitelikte.
                                                                                  
                                                                                                                                   17 Kasım 1960
“Osmanciğım,
İşlerimin çokluğundan yazamadım. kusura bakma. Bu mektubu bilhassa, son alınan karar karşısında duyduğum memnuniyeti izhar etmek için yazıyorum. Bu karardan burada herkes memnun oldu. Canı gönülden tebrik ederim. Bu karar daha evvel alınmış olsa idi çok daha iyi olacaktı.
Alparslan’ın Konya’ya geldiğinde Orduevinde subaylarla hasbihalinde söylediklerini buradan  Ankara’ya bildirdik. Elbet sizinde malumunuz olmuştur. Bu konuşma üzerimizde hiç de iyi tesir bırakmamıştı. Her ne ise, bu işin böyle oluşuna hepimiz sevindik. Ancak, mükafat kabilinden dış görevlere verilmesi çok kimseler üzerinde iyi tesir bırakmadı.
Osmancığım, işinin ne kadar çok ağır olduğunu biliyor ve onun için cevap veremeyeceğini de taktir ediyorum. Şimdiye kadar, ben de dahil olduğumuzdan ve şahsi menfaatini düşünüyor düşüncesine kapılırsınız diye şu Kore meselesini hiç açmamıştım. Bu hakkımızı , düşükler bile kabul etmişlerdi. Çıktı çıkacak dendi. İnkılaptan sonra haklı olarak bu basit iş sonraya atıldı tahmin ediyorum. Yine çıkacakmış diye kulağımıza geliyor, bilmem ne dereceye kadar doğrudur.
Daha fazla rahatsız etmemek için mektubuma bu kadarla nihayet verirken gözlerinden öper hanımefendiye hürmetlerimi sunarım. Sekine de ayrıca size ve hanımefendiye hürmet ve selamlarını sunar, çocukların gözlerinden öperiz,sevgili kardeşim.
                                                                                                                 Kardeşin, Kenan Evren
                                                                                                                      Kurmay Albay.
Kenan Evren Osman Köksal’a yazdığı mektupta “son alınan karar” ve “bu iş “ifadesiyle 13 Kasım’da 14’lerin yurt dışına sürgün edilmelerini ( 1960 ihtilalinde Türkeş’te Hindistan’a sürgün edilmişti.)  kastediyor ve sevincini açıkça belirtiyor. Evren ayrıca, Alparslan Türkeş’in Konya’da subaylarla neler konuştuğunu da Ankara’ya hemen  “İspiyonlamış” olduğunu da açıkça itiraf ediyor.
17 Kasım 1960’ta bu mektubu yazan Orgeneral Evren’in eline fırsat geçerse  neler yapacağını daha o günlerde kafasına koymadığını kim iddia edebilir?
Osman Köksal kimdir:  1916 yılında Selanik’te doğmuş, Kore'de bulunmuştur. Kurmay Albay olarak Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı komutanı iken  27 Mayıs darbesi  sırasında darbecilere katılmış ve eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın yakalanmasında bulunmuştur. Komite üyeliği dışında, Ağustos 1961'e kadar aynı vazifede kalmıştır.
25 Ekim 1961'de Milli Birlik Komitesi'ne Cumhuriyet Senatosu Milli Birlik Komitesi üyesi olmuştur
Kaynak:- Sistemin intikamı Ferruh Sezgin 6.baskı 1995
-Uğur Mumcu Cumhuriyet Gazetesi 25 Ekim 1986

6 Temmuz 2011 Çarşamba

Emekli öğretmen, gazeteci ve şair Haydar Meriç toprağa verildi


Faruk Ceylan/Adem Önder
Kırklareli'nde emekli öğretmen, şair ve yerel bir haber sitesinin sahibi olan Haydar Meriç, 1 Haziran'da evinden çıktı. Aynı gün kardeşi Hikmet Meriç ile telefonla görüştükten sonra Haydar Meriç'ten bir daha haber alınamadı.
Polis ve jandarma ekipleri, ailenin kayıp başvurusu üzerine Meriç'i gidebileceği tüm adreslerde aradı, ancak bulamadı. Haydar Meriç'in, kaybolmasından 20 gün sonra Düzce'nin Akçakoca İlçesi'nde denizde balıkçılar tarafından cesedi bulundu.


Haydar Meriç'in, domuz bağı ile bağlandıktan sonra denize atıldığı ve cesedin bozulmaya başladığı belirlendi. İstanbul Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsinin ardından cenazesi memleketi Kırklareli'ne getirildi.
Denizde 13 gün kaldığı belirlenen Haydar Meriç'in kardeşi Hikmet Meriç, ağabeyi ile en son 1 Haziran'da konuştuklarını ve daha sonra ölüm haberini aldıklarını söyledi. Hikmet Meriç, "Son günlerde hiçbir sorunu yoktu. Kendisini tehdit eden de yoktu, düşmanı da.  Kendisinin en son Kırklareli'nde bir bankadan 200 TL para çektiğini ve bulunduğunda ise cebinde 120 TL para çıktığını öğrendik.” Dedi.
 Uzun süre suda kaldığı için yakınları tarafından da kimlik tesbiti yapılamayan Haydar Meriç’in  ilk teşhisi  sim kartında bulunan arkadaşları ile irtibat kurulması ve ağzındaki protez dişlerden dişçisiyle görüşülmesi sonucu yapıldı. Daha sonra  ceset savcılık tarafından İstanbul Adli Tıp'a gönderildi, ailenin DNA örneği istendi. Yapılan DNA testide cesedin Haydar Meriç’e ait olduğunu doğruladı.
 Evli ve 2 çocuk sahibi Haydar Meriç'in cenazesi Kırklareli Hızırbey Camii'nde ikindi namazının ardından  toprağa verildi.
Haydar Meriç'in eşi Şükriye Meriç, cenaze töreni boyunca ayakta durmakta zorluk çekti. Zaman zaman fenalaştı.

Kırklareli Şube Başkanı Arif Uzunoğlu’ndan mavi kapak kampanyası için teşekkür.



Başkan Uzunoğlu
Faruk Ceylan/Adem Önder  Mavi kapak kampanyası ile ilgili bir açıklama yapan TSD Kırklareli Şube Başkanı Arif Uzunoğlu Kavaklı  beldesindeki yüzde 80 ortopedik özürlü Cansu Çoban (17) ile  Hayrabolu’da felç hastası Leman Kurt'a (75) tekerlekli sandalye verdiklerini söyledi.
Başkan Uzunoğlu; “TSD Kırklareli Şubesi olarak öncülük ettiğimiz kapak toplama kampanyası yeni destekçilerimizle her geçen gün daha fazla büyüyerek, engellilere desteğin artması bizleri mutlu emektedir. İstasyon caddesinde park işletmeciliği yapan, ALİ KÜPÇÜK topladığı kapaklarla ilimizdeki engellilere destek olurken,  aynı zamanda da çevreye karşı göstermiş olduğu duyarlılıktan dolayı kendisine teşekkür ediyoruz.

Engelli dostu Ali Küpçük
Bugüne kadar toplanan kapaklarla  derneğimize 3 adet tekerlekli sandalye alınarak ihtiyaç sahiplerine verildi. Engellilerin toplumla birlikte yaşamaları ve hayata bağlanmalarını sağlamak için, illimizdeki tüm bireyleri, kurum ve kuruluşları kapak toplayarak hem çevreye hemde engellilere destek olmalarını bekler, gösterdiği duyarlılıktan dolayı ALİ KÜPÇÜK' e teşekkür ederiz.” Dedi.

5 Temmuz 2011 Salı

Burhan Öcal, Kırklareli’nde sokak sünnet düğününe katıldı

Ali Ümit Ülker
Kırklarelili perküsyon ustası 52 yaşındaki Burhan Öcal, 12 yıldır orkestrasında beraber çalıştı ritimcisi 34 yaşındaki Ümit Adakale'nin Roman Mahallesi'nde 10 yaşındaki oğlu Enez için düzenlediği, sokaktaki sünnet eğlencesine katıldı.

Romanların yaşadığı Kırklareli'ne bağlı Yayla Mahallesi Kiremithane sokakta Enez  Adakale için düzenlenen sünnet eğlencesine Burhan Öcal da katıldı. Sokak arasındaki eğlencede, davetliler Roman havalarıyla dans etti. Burhan Öcal, hediye olarak da Enez'e bir miktar para ile eğitim masraflarını karşılama sözü verdi.

Çok sayıda randevusunu bu eğlenceye katılmak için iptal ettiğini belirten Öcal, "Aslında birçok randevum vardı iptal ettim. Bir ay önce Ümit'e sözüm vardı. İki elim kanda olsa da geleceğim dedim ve geldim. Nasıl gelmem Ümit benim manevi oğlum sayılır. 12 yıldır beraberiz. Bütün dünyayı gezdik. Ben doğma büyüme Kırklareli’liyim. Ben davul zurna ile doğdum, büyüdüm, sünnet oldum, evlendim, boşandım ve davul zurna ile tekrar evleneceğim. "dedi.

Kardeş gazete Hürfikir 50 yaşında

Kardeş gazete Hürfikir 50 yaşında. Kırklareli'nin en eski gazetelerinden Hürfikir 50 yıl önce Merhum Mahir Altan tarafından yayıma geçmişti. Hürfikir meşakkatli bir yoldan geçerek bu günlere geldi. Merhum Mahir Altan ağabeyimizden sonra oğlu Murat Mahir Altan Bayrağı devralarak, babasının ilkelerinden taviz vermeden mücadeleyi sürdürmeye devam ediyor.
Hürfikir'in 50. yaşını kutlar, Mahir Altan kardeşimize bundan sonraki yayım hayatında üstün başarılar dilerim.

Faruk Ceylan-Kırklareli Haberci

3 Temmuz 2011 Pazar

Hasan Başdemir yeniden ASKF Başkanı seçildi.

Faruk Ceylan/Adem Önder
ASKF  olağan Genel Kurulu  Endüstri  Meslek lisesi toplantı salonunda yapıldı. Genel Kurul’a aday olduğunu açıklayan eski Milli Hakem Ülkü Tırpancı  Genel Kurul salonuna gelmedi.
Genel Kurula 225 delegeden 132 kişi katıldı. 127 kişinin oy kullandığı Genel Kurulda 127 oy’da Hasan Başdemir lehinde çıktı ve Hasan Başdemir yeniden ASKF Başkanlığına seçildi.

İlçe Milli Eğitim Müdürü Hayrettin İnce,"Okullarınızın kapanmaması için çocuk sayınızı arttırın"

Adem Önder
Lüleburgaz’da Kaymakam Cemalettin Yılmaz ile  köyleri gezen İlçe Milli Eğtim  Müdürü Hayrettin İnce, köylerdeki okulların kapanmasını istemeyen anne ve babalara, köyden kente göç  nedeniyle köylerde nüfusun azaldığını belirterek,  "Okullarınızın kapanmaması için çocuk sayınızı arttırın" tavsiyesinde bulundu.
Geçtiğimiz öğretim yılında, Lüleburgaz köylerinden toplam 581 öğrencinin, taşımalı sistemle ilçe merkezinde ya da okul bulunan köylerde eğitim gördüğü öğrenildi.

Kırklarelispor Lüleburgazspor’dan Semih Kahraman’ı transfer etti

Faruk Ceylan/Adem Önder
Kırklarelispor, Lüleburgazspor’lu  Semih Kahraman’la 2 yıllık sözleşme imzaladı. Futbola 2002 yılında Babaesispor altyapısında başlayan Semih, 2007’de Amatör olarak Lüleburgazspor’a gitti. 2008 yılında Lüleburgazspor’da profesyonel olan  22 yaşındaki Semih, Lüleburgaz’da toplam 88 maç oynadı. Semih’in 88 maçta ikide golü var.
Kırklarelispor  dış transferde Murat Baydaroğlu’ndan  sonra Semih’ide yeşil beyaz renklere katıp ikinci transferini yaptı. Öte yandan Kırklarelispor’un Tarsus’un ön liberosuyla anlaşmaya vardığı ancak henüz imza attırılmadığı  için bir açıklamada bulunulmadığı da gelen habertler arasında.

1 Temmuz 2011 Cuma

Kırklareli Günlüğü
Meclis 380 yeminle açıldı.
Faruk Ceylan
134 CHP’li  ve 35 Bağımsız milletvekilinin boykotu ile Meclis tarihinde ilk defa üyelerinin üçte biri yemin etmedi.
Meclisteki bu yeminin  nasıl ortaya çıktığı, ilk defa ne zaman yemin edildiği hakkında sanıyorum bir çoğumuz bilgi sahibi değiliz. Olmamamız da  normal. İnsanın ilgisi olmadığı konularda bilgisi de olmuyor.
Şahsen ben bu güne kadar böyle bir bilgiye ulaşmayı düşünmediğim gibi, merakta etmedim. Ama Meclis tarihinde ister istemez yaşanan bu ilkin ardından bu bilgiye de ulaşmak gereği hasıl oldu.
Evet Mecliste yemin meselesi Osmanlı dönemine dayanıyor. Meclis-i Mebusan üyeleri Padişaha ve Vatana sadakat üzerine yemin ediyorlarmış.
 Meclis-i Mebusan, Mebuslar Meclisi olarak da adlandırılan İlk Türk Parlamentosu, "Meclis-i Umumi" (Genel Meclis) adı altında ve iki meclisli olarak, 20 Mart 1877'de çalışmalarına başladı. İki dereceli seçimler sonucu oluşan "Heyet-i Mebusan" veya bazen ifade edildiği gibi "Meclis-i Mebusan" (Milletvekilleri Heyeti), 69'u Müslüman ve 46'sı Müslüman olmayan 115 üyeden oluşuyordu.
Büyük kurtarıcı Mustafa kemal Atatürk yemin meselesiyle  pek ilgilenmemiş ve 23 Nisan 1920’de TBMM’si kurulduğu gün yemin edilmemiş…  1921’de çıkarılan ve ilk anayasamız olan Teşkilatı Esasiye’de de yemin edilmemiştir.
20 Ocak 1921 Anayasası (Teşkilatı Esasiye Kanunu)20 Ocak 1921'de, TBMM tarafından kabul edilen ilk Anayasa (Teşkilatı Esasiye Kanunu), TBMM'nin dokuz aylık çalışmasından ve uzun görüşmelerden sonra kabul edilmiştir.
1924’te Bilecik mebusu (milletvekili) Fikret bey yemin edilmesinin gerekliliğine vurgu yaparak bir öneri sunmuş, Meclisteki mebuslar bu öneriyi kabul etmiş ve 1924 Anayasasına yemin ilave edilmiş.
Yemin “ Vatan ve milletin saadet ve selametine ve milletin bila kaydüşart hakimiyetine mugayir gaye takip etmeyeceğime ve Cumhuriyet esaslarına sadakattan ayrılmayacağıma vallahi”  diyerek edilmiş.
1928 yılında “vallahi” kelimesi çıkarılmış, yerine “namusum üzerine söz veririm”  ilave edilmiş. 1961 Anayasasında “hukuk, Atatürk devrimleri, Anayasa’ya sadakat,üzerine namus ve şeref üzerine ant içerim”  ilave edilmiş.
Cumhuriyet döneminde yemin meselesinin mucidi  Fikret bey kimdir?
1924 yılında Denizcilik Bakanlığı kurulmuş. Başbakan Fethi bey Osmaniye mebusu İhsan beyi Denizcilik Bakanı  yapmış. İhsan bey Bakan olarak Yavuz zırhlısının onarım işine el atmış. Bunun için açılan ihaleyi bir Fransız şirketine vermiş. Daha sonra Denizcilik Bakanı İhsan beyle yeminin mucidi Fikret bey ortak şirket kurup, ihaleyi alan Fransız şirketinden rüşvet aldıkları ortaya çıkmış.  Bunun üzerine meclis soruşturması açılmış. Fikret bey suçunu itiraf edince,  Fikret bey ve İhsan bey yargılanmışlar. Bakan İhsan beye 2 sene,  “ vallahi diye yemin etmemiz lazım” diyen Fikret beye 4 ay hapis cezası verilmiş.
Mecliste yemin edilmesini öneren, yeminin mucidi Fikret bey  yeminine sadık kalmayıp mahkum olan ilk mebus olmuş.