27 Kasım 2015 Cuma

BABAESKİ’DE HİZMET HIZ KESMİYOR!

Başkan Abdullah Hacı; Belediye Başkanı olduğum ilk günden bu güne kadar  ne söz verdiysem ekibimle birlikte hepsini yerine getirdim ve getirmeye de devam edeceğim. Babaeski Trakya’mızın incisidir ve incisi olmaya devam edecektir.”

BABAESKİ’DE HİZMET HIZ KESMİYOR!

* Hacı; “Zor yatırımlar geride kaldı. Şimdi en güzel yatırımları, hizmetleri hayata geçiriyoruz. Babaeski bundan sonra en ufak bir altyapı sorunu yaşamayacaktır. Biz Babaeski’nin geleceğine, yüz yıl sonrasına yatırım yaptık. Gelecek seçimler için değil, gelecek nesiller için çalışıyoruz. Yapılması hayal edilemeyen yatırımları ilçemize kazandırdık. “

Nesrin ORTAÇ- Babaeski'de  altyapı çalışmalarını tamamlayan Babaeski Belediyesi ara vermeden başlattığı yol  yapım çalışmaların sürdürüyor.
Babaeski merkezinden mahalle ve sokak aralarına giren ekipler, güzel hava şartlarını fırsat bilerek gece gündüz demeden çalışıyorlar
Babaeski Belediye Başkanı Av.Abdullah Hacı, havalar müsade ettiği sürece yol çalışmalarının aynı hızla devam edeceğini belirterek, gazetemize şu açıklamalarda bulundu;  "Babaeski'de gerçekleştirdiğimiz ve kimsenin yapmaya cesaret edemediği, hatta hayal edemediği kanalizasyon, içme suyu şebeke hattı altyapı çalışmalarının ardından ilçemizin bir çok noktasında yol yapım çalışmalarına başladık. Şuanda ana arteller ve bağlantı yollarının büyük kısmında çalaışmalarımız sona erdi.  Belediye ekiplerimiz ve yüklenici firma mahallerimizde,en hücra sokak aralarında  çalışmaya devam edeceklerdir.
Taş ekipleri bisikletçiler sokağında çalışmaya başladı. Gazi Kemal Mahallemizde de  çalışmalarımız sürüyor. Vatandaşlarımız bizim sokağımız ne zaman yapılacak diye merak ediyorlar. Merak etmesinler herkesin sokaüğı yapılacak. Yapılmadık yer bırakılmayacak. . Havalar müsaade ettiği sürece çalışmalarımızı devam ettireceğiz.  Altyapı çalışmalarını başarılı bir şekilde tamamladığımız gibi  ilçemizin tüm sokaklarını, caddelerini yenilemeye devam edeceğiz. Bundan hiç kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın.
Belediyemiz kurulduğundan bu güne ilçemizde bu kadar geniş kapsamlı altyapı, üstyapı çalışmaları gerçekleştirilmemiştir. Bunu ilk gerçekleştiren biziz.
 Babaeski Belediye Başkanlığı çalışma arkadaşlarım ve bizlere sonuna kadar destek veren, yanımızda olan Babaeski Halkım ile birlikte ilçemizde tarih yazmaktadır.
 İlçemizi güzelleştirmek, ilçemize katma değer katacak çalışmalar, projeler üzerinde çalışıyoruz.
Zor yatırımlar geride kaldı. Şimdi en güzel yatırımları, hizmetleri hayata geçiriyoruz. Babaeski bundan sonra en ufak bir altyapı sorunu yaşamayacaktır. Biz Babaeski’nin geleceğine, yüz yıl sonrasına yatırım yaptık. Gelecek seçimler için değil, gelecek nesiller için çalışıyoruz. Yapılması hayal edilemeyen yatırımları ilçemize kazandırdık.
Belediye Başkanı olduğum ilk günden bu güne kadar  ne söz verdiysem ekibimle birlikte hepsini yerine getirdim ve getirmeye de devam edeceğim. Babaeski Trakya’mızın incisidir ve incisi olmaya devam edecektir.”

26 Kasım 2015 Perşembe

M.Akif'i Saygıyla Anıyoruz. Mekanın Cennet Olsun


Faruk CEYLAN
farukceylan39@gmail.com
Türkiye; yokluk içindeyken, sırtında paltosu yokken kazandığı İstiklal Marşı para  ödülünü  almayan MEHMET AKİF ERSOY'u 27 Aralık  1936 yılında  kaybettik
Kurtuluş savaşındaki yaptığı konuşmalarıyla halkı sürekli bilinçlendiren, motive eden  İstiklal marşımızın yazarı, büyük dava adamı Mehmet Akif Ersoy’un  aramızdan ayrılışının 79. yıl dönümündeyiz.   Yıldönümü münasebetiyle onu bir kez daha hatırlayalım ve  hatırlatalım  istedim.
İstiklal marşımızın yazarı, Milli dava adamı Akif ne öldüğünde, nede öldükten sonra layık olduğu değeri maalesef bulamamıştır. Ona hak ettiği değer verilmese de ben bir Fatiha okuyup, yaad etmeyi kendime vazife adlettim  ALLAH (C.C) mekanını Cennet eylesin  İnşallah. Umuyorum ki sizlerde bu büyük dava adamı için bir Fatiha okursunuz. 
Asıl adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul'da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tahir Efendidir. İlk tahsiline Emir Buhari Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefatı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebine gitti ve mektebi birincilikle bitirdi. Tahsil hayatı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı.
Ziraat nezaretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedavisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla yakın temasta bulundu.
Akif'in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 tarihine kadar devam eder. 
Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Darulfünun'da edebiyat dersleri verdi.
1893 senesinde Tophane-i Amire veznedarı M. Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlendi.
 
Akif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarıda kendi kendini yetiştirerek, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sahasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun yayım hayatına girişi daha fazla 1908'de İkinci Meşrutiyetin  ilanıyla başlar. Bu tarihten itibaren şiirleri Sırât-ı Müstakîm'de yayınlanır.
 
Büyük dava adamı  Akif 1920 tarihinde Burdur Milletvekili olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı'nı yazdı. Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti.
 
1926 yılından itibaren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Derslerden döndükçe Kuran-ı kerim tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada siroza yakalandı. Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti. Lübnan'a gitti. Mısır'a hasta olarak döndü. 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a döndü. Yurda döndüğünde, Mustafa Kemâl Atatürk için şu sözleri söyledi:
 "Mısır'da 11 yıl kaldım. Fakat 11 saat daha kalsaydım artık çıldırırdım.  İnsanlık da Türkiye'de, Müslümanlık da Türkiye'de, hürriyetçilik de Türkiye'de. Eğer varsa, Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemâl'e versin!"
Siroz onu harab etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı. Gördüğü tedavi ile  hastalığın önüne geçilemedi.  27 Aralık 1936 tarihinde vefat etti. 
Kabri Edirnekapı mezarlığında bulunan  Mehmet Akif milletini ve dinini seven, insanlara karşı merhametli bir mizaca sahip, şair tabiatının heyecanlarıyla dalgalanan, edebî bakımdan kıymetli şiirlerin yazarı meşhur bir Türk şairidir. İstiklâl Marşı şairi olması bakımından da "Millî Şair" ismini almıştır. 
 Mehmet Akif Ersoy, Birinci Meclis’te Burdur  Mebusu (milletvekiliydi.) Gazi meclisinin şerefli üyesidir...  İstiklal Marşı için Vatan aşkıyla yanıp tutuşarak  Millet’ini, Bayrağını kendi hayatının önünde tuttu. 27 Aralık 1936 gününde vefat ettiğinde, tarihe düşülen kayıtlara göre, dönemin  Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, İstanbul valiliğine gönderdiği mesajda cenazeye sahip çıkılmamasını ve tüm resmi zevatın cenazeden uzak durmasını istemişti.
 İstiklal marşının yazarı, Vatan sevgisiyle dolu bu imanlı insanın cenazesi neden ortada bırakılmak istenmişti? Dr. Macit Bumin’in, Mehmet Akif’in Cenazesinin defni ile ilgili anısı bu soruya  cevap olacak nitelikte bence.
Kayıtlara göre Dr. Macit Bumin,  Mehmet Akif’in canazesinin defni ile ilgili ibretlik vakayı şöyle naklediyor; ”Arkadaşım Mithat Müdüroğlu ile birlikte Beyazıt Kütüphanesi'ne gidiyorduk. Vakit erkendi. Kütüphanenin açılma saatini, tam karşısında bulunan ve "Küllük" denilen kahvede oturarak bekliyorduk. Sulu kar yağıyordu. Tam bu sırada caddeden tek atlı bir araba geçiyordu. Arabacının yanında fesli bir genç oturuyordu. Yükü, örtüsüz bir tabut olan araba, cami kapısına yöneldi. Tam bu sırada ikimiz birden kalkıp önlerine koştuk. Fesli gence sorduk;
-Bu tabut kime ait? Delikanlı bize şöyle bir baktı ve;
-Bu tabut Mehmet Akif Bey'e aittir. Ben de katib-i hususiyim. dedi.
 Hemen tabutu arabadan aldık ve hürmetle musalla taşının üzerine usul-ü vechile yerleştirdik.

Arkadaşımla görebildiğimiz birtakım eksiklikleri tamamlamak vazifesini üstlendik. Katipten merhumun kartvizit büyüklüğünde iki fotoğrafını aldık. Birini tabutun başına dayadık, birini de yanımıza alarak heyecan ve telaşla katibin adını bile sormadan, fatihamızı okuyup Kapalıçarşı'ya daldık. Bir büyük bayrak ve raptiye alarak döndük. Bayrağı büyük naaşın üzerine örttük. Oradan doğruca talebe yurtlarına koştuk.Kısa bir zaman  içerisinde TIP talebe yurdunu dolaştık. Rastladığımız herkese büyük şairimizin cenazesinin Beyazıt Camii'nde olduğunu, öğlen namazından sonra kaldırılacağını haber veriyorduk. Bu arada Kadırga Yurdu'na da indik.
Yollarda rastladığımız kimselere sadece haberi vermekle kalmıyor, yakalarına merhumun   çoğalttığımız fotoğrafını da iliştiriyor, naaşın Edirnekapı'da toprağa verileceğini söylüyorduk. Öğle namazına yakındı, Beyazıt Camiine geldik. Cenazenin yanında, resmi kıyafetleri ile Darüşşafaka ilkokul birinci sınıf talebelerini öğretmenleriyle  birlikte gördük. Daha sonra cemaat çoğaldı. Namazdan sonra tabut  eller üzerinden kayarak Beyazıt meydanına çıkıldı.
Cenaze alayı ilerledikçe kalabalık artıyordu. Edebiyat Fakültesi önünde 5 dakika duruldu, saygı duruşunda bulunuldu. Cenaze alayı çığ gibi büyüyordu. Tabut gençlerin ve halkımızın elleri üzerinde, bayrağımıza sarılı vaziyette ilerliyordu. Edirnekapı'ya kadar böylece gelindi. Mehmet Akif’in naaşı  mezara indirildikten sonra görmek isteyenler için merhumun yüzü son bir kere açıldı. Mezar usul-ü veçhile kapandı.
 Kur'an-ı Kerim okundu, dualar edildi ve büyük kaybın verdiği iç burukluğuyla cemaat oradan ayrıldı.
Şunu söylemek isterim ki, büyük şairimiz Mehmet Akif'i milletimiz ebediyete kadar unutmayacaktır. Merhuma, naçiz hizmetimiz olmuş olabilir. Fakat bizim gördüğümüzü, o günkü gençlerden kim görseydi, mutlaka bizim yaptığımızı yapacaktı. Bu naçiz hizmet bize nasip oldu.”
27 Aralık 1936 gününde vefat ettiğinde, dönemin  Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, İstanbul valiliğine gönderdiği mesajda cenazeye sahip çıkılmamasını ve tüm resmi zevatın cenazeden uzak durmasını istemişti. Neden böyle bir şey yapmıştı?  Bu kararı tek başına alması mümkün olamayacağına göre  talimatı kimden almıştı?  Cenazesine sahip çıkılmayıp uzak durulacak, yanına kimse yaklaştırılmayacak ve cenazesi ortada bırakılacak…   
Cenazesi ortada bırakılmak istenen adam Atatürk’ün ilk meclisinde Mebus (Milletvekili ), İstiklal marşının yazarı, Vatan sevgisiyle dolu  imanlı bir dava adamıydı ki bu eylem  inançlarımıza göre sıradan bir meftaya bile reva görülecek bir eylem değildi…  Demek ki Akif’in ölüsünden  bile birilerinin ödü kopmuştu…   Bu yüzden cenazesi ortada bırakılıp, itibarsızlaştırılmaya çalışılmış ama  Cenab-ı Allah buna izin vermemişti. Birilerini vesile ederek hak ettiği biçimde defnini nasip etmişti.
Deler ya; “Herkesin var bir hesabı, Allah’ında var hesabı.”  Bu vakada da tutan kulun değil,  mutlak Allah’ın hesabı olmuş. Zaten başka türlüsünün olması da düşünülemezdi ama Allah’tan habersiz  kullar düşünme gafletinde bulunmuş  ve tarihe lanetlenen olarak geçmişlerdir…
Ölümünün 78. Yılında ruhun şad, mekanın cennet olsun inşallah

25 Kasım 2015 Çarşamba

CHP’DE SON TANGO

 Kırklareli Günlüğü
Faruk CEYLAN
farukceylan39@gmail.com
1 Kasım Erken Genel Seçim kararı alınması ile askıya alınan  kongre çalışmalarına başlayan  CHP teşkilatları  delege seçimlerini sonlandırdı. Şimdi gözler İlçe Başkanlığı  seçimlerine çevrildi. Bundan sonraki süreçte parti içi mücadelesinde yapılacak olan  kongreler ile İlçe Başkanları  seçilecek.  İlçe Başkanları seçildikten sonra Kırklareli İl Başkanı seçilecek. CHP’de son tango ise Genel Başkan seçimi olacak…
Lüleburgaz sayısal üstünlüğe sahip olduğu için İl Başkanı seçimlerinin kaderini büyük ölçüde etkileyecek. Etkilemesi de normal çünkü  İl Kongre delege sayınsının yarısı Lüleburgaz’da. Zaten bu durum Milletvekili seçimlerinde de  açıkça görülüyor ve  Lüleburgaz kimi isterse o Milletvekili birinci sıradan  aday gösteriliyor. Gösterilen aday sıfır kaybetme riski ile sandığa girmeden Milletvekili oluyor. Seçim sadece   resmiyet kazandırıyor.
 
Babaeski İçesi de belirleyicilikde önemli  bir ilçe. Sanıyorum Kırklareli Merkeze yakın bir delege sayıları var. Yanlış hatırlamıyorsam Kırklareli, Babaeski’den 20 delege kadar bir  fazlaya sahip. Bu küçük farka rağmen  Babaeski kime destek verirse o kazanıyor. Çünkü burada ki oylar sandığa  tek parça ve firesiz giriyor. Bunun da sebebi Belediye Başkanı Abdullah Hacı’nın teşkilatına hakimiyetinden kaynaklanıyor.
 Babaeski İlçesi kime destek veriyorsa destek verdiği Milletvekili ya da  Başkan adaylarını neticeye götürüyor.  Örnek mi istiyorsunuz?  En yakın örnek  Milletvekili Vecdi Gündoğdu. Milletvekili Gündoğdu, 2. Sıra adaylığını Babaeski sayesinde aldı ve Milletvekili oldu…

Geldik büyük belirleyici Lüleburgaz’a, Lüleburgaz  İlçe kongresini Vekil Türabi Kayan’ın ekibinden başkasının kazanması mümkün değil gibi gözüküyor.  Çünkü Türabi Kayan Vekil olmadan da Abdullah Hacı gibi Lüleburgaz CHP teşkilatına  hakim biriydi. Hal böyle olunca, Lüleburgaz ve Babaeski delegeleri birleştiğinde  İl Başkanı ve yönetimini belirleyecek sayıya ulaşıyor, kimi isterlerse onu  İl Başkanı yapabiliyorlar.

Bence zayıf bir ihtimal ama Lüleburgaz İlçe Kongresini Vekil Türabi Kayan’ın listesinin  kaybetmesi halinde ise  Merkez İlçe’yi kazananla Babaeski İlçesinin tavrı önem kazanacaktır.
Kıssadan hisse;  CHP’nin Kırklareli Merkezde  İl Başkanını da, Milletvekilini de seçme yetisine sahip olmadığıdır.

CHP Camiasına  girdikleri bu yarışta başarılar diler, CHP’liler adına  İlçelerin tahakkümünden kurtulacakları  günlerin gelmesini dilerim.

16 Kasım 2015 Pazartesi

ATATÜRK’E HAKARETE BEKLENEN TEPKİ GELMEDİ!

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün  Ebediyete  intikalinin 77. yıldönümünde Akit Televizyonu tarafından manevi hatırasına hakaret edilmiş, bu hakaret  neticesinde Türkiye ayağa kalkmıştı.Ancak Cumhuriyet Şehri Kırklareli’de  hadiseye gereken tepki verilmemişti.
Akit Televizyonun densiz yayınına basın aracılığı ile ilk tepki Kırklareli Doğa ve Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Alper Ceylan’dan geldi. Başkan Ceylan, Akit Televizyonunu şiddetle kınadığını ve Televizyon hakkında RTÜK’e şikayette bulunduğunu açıkladı.
Kırklareli’!de beklenen ikinci tepki, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kırklareli Şube Başkanlığından geldi. Dernek Başkanı Hayri Girgin ve Dernek üyeleri Akit Televizyonunu  Basın açıklaması ile kınadı ve Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığına, "Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret edildiği"  gerekçesi ile suç duyurusunda bulunuldu.
Gerek gazetemize, gerekse  Basına genel açıklama olarak  bu iki açıklamanın dışında herhangi bir açıklama ve  tepki ulaşmadı. Bence bu durum Cumhuriyet şehri Kırklareli’ye yakışmadı...
xxx

ABDULLAH GÜL PARTİ’Mİ KURUYOR?

11. Cumhurbaşkanı  Abdullah Gül;  Kırklareli, Evrensekiz Beldesinde dost ziyaretine  bulundu. Gül, Evrensekiz beldesinde yaşayan arkadaşı Ak Parti  eski milletvekili Faruk Bayrak’ı ziyaret etmek üzere Evrensekiz’e geldiğini açıkladı.
11. Cumhurbaşkanı Gül’ü Kırklareli’de arkadaşı Faruk Bayrak ile Kırklareli Valisi Esengül Civelek, Ak Parti Kırklareli Milletvekili Selahattin Minsolmaz, Evrensekiz Belediye Başkanı Mustafa Nalbant, Lüleburgaz Kaymakamı Mustafa Kaya karşıladı.
Abdullah Gül, Cuma namazını  Evrensekiz Merkez Camiinde kıldı. Camide, yoğun güvenlik önlemleri  alındı. Cuma namazını kılan Gül, daha sonra CHP’li Belediye Başkanı Mustafa Nalbantı makamında ziyaret ettikten sonra hayvancılıkla uğraşan arkadaşı eski Milletvekili Bayrak’ın, Evrensekiz’de bulunan çiftliğine geçti.
Ziyaret, eski Cumhurbaşkanı yeni parti kuruyor, partinin kuruluşunu Kırklareli’den mi başlatıyor  sorusu ile yorumlandı.




BASIN MÜDÜRÜ DEMİREL’İN OĞLU CÜBBE GİYDİ.


*Valilik Basın Müdürü Ziver Zikri Demirel’in büyük Oğlu  Tolga Demirel törenle cübbe giydi, yemin ederek Avukatlık mesleğine ilk adımı attı.
THA-Valilik Basın Müdürü Ziver Zikri Demirel’in büyük Oğlu  Tolga Demirel Hukuk Fakültesini başarı ile bitirerek Avukat olmaya hak kazandı.
Çiçeği burnunda Avukat Tolga Demirel, önce ki gün yapılan törende cübbe giydi, yemin ederek Avukatlık ruhsatını aldı ve resmen Avukat oldu.
Tolga Demirel’in  yemin ve cübbe giyme törenine Basın Müdürü Ziver Zikri Demirel ile eşi Nermin hanım büyük bir gururla katıldılar. Mutlulukları yüzlerinden okunan Neriman& Ziver Zikri Demirel çifti, Tolga’nın küçük yaşlardan beri çok adaletli bir çocuk olduğunu belirterek, Avukatlık mesleğinin mizacı ile tamamen örtüştüğünü belirttiler ve  Adaleti,  adaletli bir şekilde savunacağına inançlarının tam olduğunu söylediler.

Bizde böyle başarılı bir  evlat yetiştirdikleri için  Neriman& Ziver Zikri Demirel çiftini ve  Tolga Demirel kardeşimizi kutluyor, mesleğinde üstün başarılar diliyoruz. 

ADD AKİT TV HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDU!


* Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kırklareli Şube Başkanı Hayri Girgin ve  Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) üyeleri, AKİT TV. Hakkında Savcılığa suç duyurunda bulundu

THA-10 Kasım'da Akit Televizyonu tarafından Atatürk’e yapılan saygısızlıklara karşı Kırklareli Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD.) Şubesince kınama amaçlı bir basın açıklaması yapıldı.
Dingiloğlu Parkı Atatürk heykeli yanında yapılan basın açıklamasına Dernek üyeleri ve vatandaşlar katıldı. Açıklamada Yeni Akit Televizyonunun Atatürk’ün hatırasına yaptığı  saygısızlık kınandı.
Basın açıklamasının ardından, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kırklareli Şube Başkanı Hayri Girgin ve  Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) üyeleri , Yeni Akit Televizyonunun 10 Kasım'da yayımlanan alt yazısında "Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret edildiği" iddiasıyla Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu müracaatından  sonra,  ADD Başkanı Girgin ve Dernek üyeleri, Adliye Sarayı önünde Atatürk’ün hatırasına hakarette bulunan Akit Televizyonu yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunduklarını Kamuoyu ile paylaştılar. 


BAŞKAN CEYLAN’DAN AKİT TELEVİZYONUNA KINAMA


 
Kırklareli Doğa ve Hayvanları Koruma
Derneği Başkanı 
Alper Ceylan
, 
* Akit Televizyonu,  Atatürk’ün 77. vefat yıldönümü olan, 10 Kasım saat:09.10’da  "Zulüm 1938'de son buldu" şeklinde bir alt yazı yayınlamış, yayın Türkiye’de büyük tepkilere neden olmuştu. Akit Televizyonunun yayınına bir tepkide Kırklareli Doğa ve Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Alper Ceylan’dan geldi.

THA-Akit Televizyonu 10 Kasım tarihinde, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün vefat saatinden 5 dakika sonra saat 09.10’da "Zulüm 1938'de son buldu" şeklinde bir alt yazı yayınlamış, yayınlanan yazı Türkiye’yi ayağa kaldırarak büyük tepkilere neden olmuştu.
Yayına bir tepkide Kırklareli’den geldi.  Kırklareli Doğa ve Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Alper Ceylan, Akit Televizyonunun yayınına sert bir tepki gösterdi ve  şiddetle kınadığını belirtti. Ceylan,  yayınla ilgili tepkisini şöyle dile getirdi; 
 “Akit Televizyonu, Atatürk’ün 77. vefat yıl dönümünde, "Zulüm 1938'de son buldu" şeklinde bir alt yazı yayınlamıştır. Bu yayın ülke barışını bozmaya, iç karışıklığa,  ülkenin kamplara bölünmesine yönelik bir yayındır.
Akit yayın grubunun 10.11.2015 tarihinde, 09:10 saatinde, Ülkenin kurtuluşunu gerçekleştirmiş, Türkiye Cumhuriyet’i  Devletini kurmuş, dolayısı ile Türk Millet’inin saygısını, sevgisini kazanmış,  Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk aleyhinde yayınlamış olduğu "Zulüm 1938'de son buldu" yayınına dair;
Haber editörü, metin yazarı, yayın yönetmeni, kanal yönetimi, sunucu hakkında "toplumu kin, nefret ve düşmanlığa iten" nitelikte haber yapması ve 5816 sayılı Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkında kanuna karşı gelmeleri  nedeniyle; özür niteliğinde bir yayın yapılması, yayının RTÜK tarafından değerlendirilip gerekli cezaların uygulanmasını Derneğimiz yönetimi ve üyelerimiz adına  talep ediyor, yapılan yayını şiddetle kınıyorum.”  




13 Kasım 2015 Cuma

KESİMOĞLU&HAKAN AYSEV DÜET’İ

Faruk CEYLAN
farukceylan39@gmail.com

Belediye Başkanlığı tarafından bir otelde düzenlenen Kurtuluş resepsiyonunda, Belediye Başkanı Mehmet Kesimoğlu, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Sanatçısı Hakan Aysev’i konukları ile buluşturarak büyük bir sürpriz yaptı.
Herkesin yakından tanıdığı 150 kiloluk sanatçıyı  resepsiyonda görenler  tanımakta güçlük çekti. Çünkü Hakan Aysev tam 60 kilo vermişti. Deyim yerinde ise iğne ipliğe dönen  Hakan Aysev’in bu kadar kiloyu nasıl verdiği hayranları tarafından merak konusu oldu.
Aysev’e merak konusu soruyu sorduğumda aldığım cevap; “Genç sevgilim var. Mecburen kilo verdim”  oldu. 
Gazetemiz Sınır Kent’i inceleyen Hakan Aysev, tiraj raporunu öğrenince şaşırdı ve gazetemizi çok beğendiğini söyledi.
Kurtuluş gecesinin sürprizi olarak sahne alan ünlü sanatçı Hakan Aysev, Atatürk’ün sevdiği şarkıları seslendirerek davete katılanlara keyifli anlar yaşattı. Doğum  günü 10 Kasım olan Ahmetbey Belediye Başkanı Mustafa Altıntaş’ın doğum günü davete katılanlarca “İyiki doğdun Mustafa” sloganları  ile kutlandı. Opera sanatçısı Hakan Aysev, Ahmetbey Belediye Başkanı Mustafa Altıntaş’ın Türkiye’nin en genç Belediye Başkanı olduğunu ananons etti ve doğum gününü kutladı.
Belediye Başkanları arasında en popüler Başkan Serdar Türker'di. Türker, eşi Ayşen hanımla birlikte davete katılanların bir çoğu ile bir araya gelerek gecenin mutluluğunu paylaştı. 
Gecenin sürprizleri bitmek bilmedi ve son sürpriz  Mehmet Kesimoğlu&Hakan Aysev düeti oldu.
Opera sanatçısı Hakan Aysev konser sırasında Belediye Başkanı Kesimoğlu’nu  kendisine eşlik etmek üzere sahneye davet etti. Davet üzerine mikrofonu eline alan Başkan Kesimoğlu Sanatçı Hakan Aysev ile birlikte şarkı söylemeye başladı. Davetliler bu şarkı söyleşin Hakan Aysev’e eşlik etmekten daha öteye giden bir şey olduğunu görünce hayrete düştüler.
Başkan Kesimoğlu, gür ve güzel sesi ile zaman zaman Hakan Aysev’in sesini bastırdı ve değme sanatçılara taş çıkarttı. Başkan’ın bu yeteneğini görenler çok şaşırdı.
Hakan Aysev’le düet yapan  Mehmet Kesimoğlu’nun hayret içinde bıraktıklarından biri de bendim.  Düet sonrası sahneden inen Kesimoğlu’na, hayranının sanatçıya gittiği gibi gittim ve böyle bir yeteneğinin olduğunu bilmediğimi, çok  hayrete düştüğümü  söyleyerek tebrik ettim.  Kesimoğlu; “ Siz bilmiyormuydunuz?  Oysa bilen  çok arkadaşımız var. Bir gazeteci olarak bunu nasıl kaçırdınız?”  Dedi ve   her zaman ki gibi yine espiriyi patlattı.
Resepsiyonda bulunmayanlar için söylüyorum; Başkan Kesimoğlu abartısız profesyonelce şarkılar söyledi. Benim gibi bundan haberi olmayanlara en kısa zamanda Başkan Mehmet Kesimoğlu’nu bir şekilde dinleme fırsatı aramalarını tavsiye ederim.
Teşekkürler Başkanım. Kulağımızın pasını sildin, bize Hakan Aysev’den daha iyi geldin. 



Başkan Türker’den bir efsane daha!


*Kaynarca Belediye Başkanı Serdar Türker, M.Ö. ye  dayanan Kaynarca tarihini gün yüzüne çıkarma çalışmalarına devam ediyor. Tuna Nehrine düşen,  Kaynarca kaynağında su yüzüne çıkan baston efsanesinin heykeli yakında Kaynarca’ya dikilecek. 

THA-Yunan Çağdaş Edebiyatının kurucusu kabul edilen ve 1849 yılında Kırklarerli’nin Vize İlçesi’nde doğmuş olan Georginos VİZYONOS,dilimize”Moskof Selim”diye çevrilen kitabında Kaynarca’nın, pırıltılar yaparak fokurdayan gürül gürül sularından uzun uzun bahseder.
    Mübadele öncesine kadar önemli bir Rum ve Bulgar nüfusu barındıran Kaynarca’nın o dönemlerdeki adı Yene’dir.
Halk arasında bugün bile ”Yene Suyu” diye anılan Kaynarca  kaynak sularının Tuna Nehrinden geldiğine dair mistik öyküler yörede hala anlatılmaktadır.
Tuna boylarında koyun otlatan bir çobanın bastonunu koyunlarına attığı  ve Tuna nehrinin  çok derin olduğu için bastonunu alamadığı,  uzun bir zaman sonra bu bastonun Kaynarca kaynağında su yüzüne çıktığı anlatılır. Rivayete göre  Kaynarca kaynağında bulunan çobanın bastonu Kaynarca’da bir kahvenin duvarına asılır.
Bastonunu Tuna nehrine düşüren çobanın yıllar sonra yolu Kaynarca’ya düşer. Çoban kahveye girdiğinde bastonunun duvarda asılı olduğunu görür ve hayrete düşer. Kahveciye bastonu nereden bulduğunu sorar. Kahveci’de bastonun Kaynarca Kaynağında bulunduğunu, belki bir gün sahibi çıkar diye duvara astığını söyler. Çoban bastonun kendisine ait olduğunu söyleyince, kahveci bunu nasıl ispatlarsınız der. Çoban, bastonun içine biriktirdiği altınları koyduğunu söyler. Baston duvardan indirilir ve içinde altın olduğu görülünce çobana iade edilir. Çobanda kahveciye bastonunu muhafaza ettiği için bir altın verir. 
 Bu efsane Kaynarca’da ki onlarca efsaneden sadece biri. Biz bu efsaneyi yaşatmak için, Kaynarca’ya dışarıdan gelenlerinde öğrenip, gittikleri yerlerde anlatmaları ve Kaynarcamızın tanıtımını yapmalarını sağlamak için  çok yakında Kaynak başında güzel bir sürprize hazırlanıyoruz.

Milattan Önceye dayanan tarihi ve tarihsel geçmişimizi  gün yüzüne çıkartmak amacı ile Kaynak başına ; hikayesini anlatmaya çalıştığım Tuna boyunda Koyunlarına asasını atan ve Tuna nehri çok derin olduğu için asasını alamayan çobanın heykelini dikeceğiz. Heykelimizin yapım çalışmaları Kırklarelili hemşehrimiz Heykeltraş Emel Benzet tarafından devam ediyor.” dedi. 

ORTASI DİREKLİ MAHALLE!

 
Resmi müracaatlardan bir netice alamadığını
belirten Muhtar Yılmaz, derdini Sınır Kent gazetesi
ile paylaştı.
 
Bademlik Muhtarlığı ve Mahalle sakinleri TREDAŞ’a tepkili; “Trafo ve direkleri yolun orasından kaldırın!”

ORTASI DİREKLİ MAHALLE!

*Bademlik Mahallesinde yolun  tam ortasında bulunan Elektrik trafosu ve direkler yolu ortadan ikiye bölüyor. Muhtar Gürsel Yılmaz yıllardır direklerin yoldan kalması için mücadele veriyor.

Nesrin Ortaç-Sınır Kent Haber-Kırklareli’de yol yapım çalışmaları seferberliği başlatan   Belediye Başkanlığı ekipleri, yol yapım çalışmalarına Bademlik mahallesinde de devam ediyor.
Önceki gün gazetemizi arayan Bademlik Mahallesi Muhtarı Gürsel Yılmaz,  yolun ortasında ki trafo ve direklerden yakınmalarını  dile getirerek bizi Mahallesine davet etti.
 Yazı İşleri Müdürümüz Faruk Ceylan’la birlikte  Muhtar Gürsel Yılmaz’ı ziyaret ettik. Muhtar Gürsel Yılmaz, Belediyenin yol yapım çalışmalarını başlattığını, elektrik trafosu ile direklerin yolun tam ortasında kaldığını belirterek şu açıklamalar da bulundu;
“ Gördüğünüz trafo ve direkler yıllardır mahallemizin tam ortasında bulunup yolu ortadan ikiye bölmektedir. 
Burası Bademlik Mahallesi. 2007 yılından beri
kaldırılmayan direkler yolun ortasından geçiyor.
 Muhtar Gürsel  Yılmaz direklerin kaldırılması 
için 2007 yılından beri savaş verdiğini söylüyor. 
Belediye Başkanlığımız yeni yol yapım çalışmalarına başladı. Yol yapım çalışması başlamadan Tredaş’a direklerin yolun ortasından kaldırılıp yol kenarına taşınması için müracaatta bulundum. Aslında bu trafo ve direklerin yolun ortasından kaldırılması için  2007 senesinden beri  mücadele  veriyorum. Defalarca yazılı müracaatta bulundum.  Tredaş’ın muhtarlığımıza verdiği cevap ilk fırsatta bu trafo ve direkleri yoldan kaldıracağız şeklinde oldu. Yıllar geçti şu ilk fırsat zamanı ne zamansa bir türlü gelmedi.
Belediye Başkanlığı ekipleri yol yapım çalışmalarımıza başladı. Tabi Belediyenin bu konuda bir yaptırım gücü yok. Şimdi yollarımız yapılacak sonra Tredaş’ın şu ilk fırsat dediği zaman gelecek ve yollar yeniden kırılıp kazılacak, direkler kaldırılacak. Allah aşkına böyle bir mantık olur mu? Yolları yap, sonra Tredaş gelsin güzelim yolları kırsın, kazsın  Belediye yeniden yapsın.
 Bu hem ekonomik kayba,  hem de zaman kaybına neden olacaktır. Direklerin kaldırılması Tredaş’ın keyfiyetinde değildir.  Talebimizi resmi olarak bildirdiğimiz halde sonuç alamadık. Tüm mahalle halkı bu durumdan rahatsız. Halk toplanıp eylem yapalım. Tredaş trafo ve direkleri kaldırana kadar yolu yaptırmayalım diyor ama bunda Belediyenin bir suçu yok ki. Bizim tepkimiz Tredaş İl Müdürlüğüne. Yetkililerden isteğimiz yollarımız yapılmadan trafo ve direklerin kaldırılmasıdır. Neden yıllardır bunları kaldırmazlar ve bizlere zorluk çıkarırlar anlamış değiliz.” dedi.
 



NÜKLEER SANTRALA HAYIR!


* Kırklareli Kent Konseyi tarafından Anıt Meydanda düzenlenen; “İğneada’da Nükleer Santral İstemiyoruz” kampanyasına  Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Kesimoğlu’da katıldı. Kesimoğlu; “ Ülkemizde  yüzde 60 - 70’lere  varan kaçak elektrik kullanılan yerler var. Buralarda  neden  tedbir  alınmıyor? Tedbir alınsın, kaçak elektrik  önlensin,  nükleer santralden elde edilecek enerjinin en az on katı enrji dönüşümü sağlansın”


THA-Kırklareli Kent Konseyi tarafından Anıt Meydanda düzenlenen “İğneada’da Nükleer Santral İstemiyoruz” kampanyası büyük destek gördü.
Kent Konseyi Başkanı Seyfi Meriç konuya ilişkin olarak gazetemize yaptığı açıklamada şunları kaydetti: “ Kırklareli ve Trakya halkı olarak dün Nükleere karşıydık, bugünde karşıyız yarında karşıyız. Başta Belediye Başkanımız Mehmet Kesimoğlu olmak üzere herkese verdikleri ve verecekleri, desteklerden dolayı teşekkür ediyorum” dedi

İmza kampanyasına katılan  Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Kesimoğlu............................  Haberin Devamını  Cumartesi günü Sınır Kent Gazetesinden okuyabilirsiniz. Başkan Kesimoğlu'nun Nükleer Santral hakkında ki açıklamalarını takip etmek istiyorsanız Yarın (Cumartesi günü) Bayiinizden Sınır Kent Gazetesi almayı unutmayınız. Sınır Kent Gazetesini  tüm bayiilerde bulabilirsin. Sınır Kent Gazetesi  herkes okusun diye sadece  25 Kuruş.  

Seçim paraları 1 Aralık'tan sonra ödenecek


Kırklareli  İl Seçim Müdürü İbrahim Özkök 1 Kasım Parlamento Seçimleri’nde görev yapan sandık başkanı, sandık memuru ve yüzde 10 barajını geçen partilerin bildirdiği görevlilerin ücretlerinin 1 Aralık’tan sonra bulundukları yerdeki PTT şubelerine yatırılacağını söyledi.
Ödemeler yapılmadan önce kişilerin cep telefonlarına mesaj atılacağını da belirten İbrahim Özkök, hak edenlerin TC Kimlik Numarası bulunan nüfus cüzdanları ile birlikte hak ettikleri ücretleri alabileceklerini  belirtti.
Bilindiği gibi Türkiye’de 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan parlamento seçimlerinde görev yapanlarda ücretlerini 15 Temmuz’dan itibaren PTT şubelerinden almaya başlamıştı.
7 Haziran seçimlerinden sonra kurs verilen sandık başkanlarına 219’ar TL, kurs verilmeyen sandık kurulu başkanlarına  146’şar TL,  kurs verilen sandık memuru üyelere 128’er TL, kurs verilmeyen sandık kurulu üyeleri ile siyasi parti temsilcilerine 64’er TL ödenmişti.
1 Kasım seçimlerinde görev yapan sandık kurulu başkanları sandık memurları ve siyasi parti temsilcilerine aynı şekilde ödeme yapılacak.


11 Kasım 2015 Çarşamba

Her nefis ölümü tadacaktır!

Faruk CEYLAN
farukceylan39@gmail.com

Kırklareli Günlüğü 


Her nefis ölümü tadacaktır. Önemli  olan
kalplerde yaşamaktır

Büyük Önder  Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Kasım 1938’de ebediyete intikal edişi  şüphesiz Türk  Millet’ini derinden üzmüştür. O’nun aniden aramızdan ayrılışı ki bu ayrılışta da aydınlanamayan karanlılarda kalan çok şey vardır,  Dünya milletleri arasında da büyük bir yankı uyandırmıştır. Atatürk’ün ölümünün ardından dünya liderlerinin yaptığı açıklamaların ortak noktası, O’nun bir dahi olduğu, büyük devlet adamlığı ve diğer dünya milletlerine örnek olabilecek çalışmaları olmuştur.
 Atatürk, reformcu ve ileriyi görebilen niteliklerinin yanında aynı zamanda büyük bir komutandı. Türk milleti ile  bütünleşerek  “ya istiklal ya ölüm” demiş, Millet’ini ölüm pahasına İstiklale şartlamıştır. Bu Şartlama zaferi getirmiştir.

Büyük Önder Atatürk, Milli Mücadele sonrası sağlanan başarının yeterli olmadığını düşünerek çok güç hatta imkânsız olan bir çok devrimler gerçekleştirmiştir. O’nun Türk Millet’ine  en büyük hediyesi ise Türkiye Cumhuriyeti olmuştur.
Devrimler ile Türk  Millet’ine  dünya devletleri arasında saygınlık kazandırmıştır. Kısa hayatının  son anına kadar memleketine hizmetten başka bir şey düşünmeyen  büyük lider; “Benden sonra beni benimsemek isteyenler bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar” diyerek kurduğu Cmhuriyete sahip çıkılmasını ve bunun ise çok çalışılarak bilimde ileri bir seviyeye çıkmak  suretiyle gerçekleşeceğini ifade etmiştir.

İşte bu yüzden, bütün 10 Kasım’lar Millet’çe  içinde bulunduğumuz yasa rağmen; Atatürk’ün fikirlerinin en iyi bir şekilde anlaşılarak tatbik edileceği günler olarak kalmalıdır. 
Onu sadece 10 Kasım’larda değil, her zaman anlamak için uğraş verip,  düşüncelerinden en üst düzeyde istifade ederek, ilmin ve fennin ışığında ülkemiz ve  Millet’imiz için neler yapabiliriz sorusuna cevaplar aramak zorundayız.
Dünya’nın hayranlık duyduğu, fikirlerini doktirin olarak kabul ettiği, hangi Millet’ten olursa olsun manevi şahsında saygıyla eğildiği bu dahi malesef ülkemizde itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Fikirlerinden istifade ederek ülkenin gelişimi için çaba gösterileneceğine yok saymak için uğraş verilmektedir. Kısacası Atatürk ölmüş olduğu halde 77 yıldır bazı kesimlerin ödünü kopartmaktadır.
Bu şer odaklı güçlerin çabası onun bizlere bıraktığı fikirleri yok etmektir.  Yok edemeyeceklerini anlayınca da akıl almaz entrikalara baş vurmaktadırlar. Çünkü Atatürk dediğinizde akılları yerinden çıkmaktadır.
Ne yaparlarsa yapsınlar Millet’in kalbinde yaşayan büyük Atatürk sevgisini bitiremeyeceklerdir. Buna asla güçleri yetmeyecektir.
Atatürk 77 yıl önce Hak’ka yürüdüğünden bu güne Türk Millet’i tarafından unutulmamaış, sevgisi nesilden nesile büyümüş günümüze kadar gelmiştir. Oysa bu geçen 77 yılda kimler gelip, kimler geçmiştir. Kim hangisini hatırlamaktadır... Hepsi unutulmuş, yok olup gitmişlerdir.
Tabiiki her nefis ölümü tadacaktır. Önemli  olan kalplerde yaşamaktır. Atatürk, dünya durdukça Türk Millet’inin kalbinde yaşamaya devam edcek, fikirleri nesilden nesile ulaşarak Milli birliğimiz sonsuza kadar payidar olacaktır.
Rahat uyu Atam, Türk Millet’i  emanet ettiğin Cumhuriyet’in savunucusudur. Senin kalplerde ki sevgini bitirmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.

Ebediyete intikal edişinin 77 yıl dönümünde seni rahmet ve şükranla anıyoruz. Ruhun şad, mekenaın Cennet olsun.

8 Kasım 2015 Pazar

ÇEKİLİN KIRKLAR GELİYOR!

Faruk CEYLAN
farukceylan39@gmail.com
Tribün
Ligin şampiyonluk hesapları yapan güçlü takımı Sarıyer ile Şampiyonlukta bende varım diyen Kırklarelispor Cumartesii günü 8 Kasım stadında kozlarını paylaştı.
Takımlar sahaya çıkarken Kırklarelispor taraftarı takımını görsel bir şov ile karşıladı. Ses sisteminden sahaya martı sesleri vererek martıların olduğu bir pankartı tribüne çeken taraftar, ardından Kurtlar vadisi müziği eşliğinde elinde tırpan olan ve altında Efsane 39 yazan  temsili azrail pankartını tribüne çekti. Her taraftarın bir harfini taşıdığı yeşil beyaz renklerde ki ; “Burası Kırklareli Kaderine razı ol.” yazısı tribünleri tamamen  kapladı.
Maç,  görsel şovun hemen ardından başladı. Maçın tamamında üstün olan Kırklarelispor yakaladığı yüzde yüzlük pozisyonları gole çeviremedi. Üst direğe çarparak gol çizgisini geçen top gol olarak değerlendirilmedi, net bir penaltı da verilmedi. Buna rağmen 90 dakika gol arayan, galip gelmeyi isteyen taraf  Kırklarelispr’du. Sarıyer yenmekten ziyade yenilmemeyi hedefleyen bir oyun ortaya koydu. Dakikalar 90’ı gösterdiğinde herkes Sarıyer’in istediğini aldığını zannetti ama oyuna ikinci yarıda giren Göksel mükemmel golü ile Sarıyer’in umutlarını yıktı.
Kırklarelispor kazanmayı son saniyeye kadar istedi ve mücadeleyi bırakmadı, oyun disiplininden kopmadı. Kırklarelispor’un vefakar ve cefakar taraftarı da takımının kazanmasını en az sahada ki futbolcular, kulübede ki  Teknik ekip, Tribünde ki Başkan ve Yöneticiler  kadar istedi. 90. Dakika boyunca Kırklarelispor tezahüratları ile 8 Kasım stadını adeta salladı, neredeyse nefes almadan sürekli takımlarını destekledi. Maçtan sonra bir çok taraftarın sesinin tamamen gittiğini bizzat gördüm. 
Kısacası galibiyette Teknik yönetim ve futbolcular kadar sanın 12. oyuncusu büyük Kırklarelispor taraftarı da pay sahibi oldu.
Bilgin hoca 44. dakikada Gökhan’ın yerine Göksel’i oyuna alırken bir grup taraftar, forvetten oyuncu çıkarıp, savunmaya oyuncu alıyor diye  tribünden yüksek sesle eleştiride bulundu.  Alınmasınlar ama bence bu konuda düşüncesiz davranıp biraz ayıp ettiler.  Neden mi? Çünkü  golü,  eleştirinin muhatabı Göksel attı da ondan. Demek ki Bilgin Erdem Göksel’i oyuna alırken bir hesap yapmış ve laf olsun diye  oyuna dahil etmemiş...
Kırklarelispor son dakikada da olsa kazanarak artık şampiyonluk mücadelesinde bende varım. dedi.  Bu arada önemli bir dip not, Son yedi maçın  4'ünden galibiyetle 3'ünden beraberlikle ayrılan Kırklarelispor  7 maçtır yenilmiyor  ve 6 maçtır da kalesinde gol görmüyor.
Kırklarelispor ile ilk beşte ki takımları mukayese ettiğimizde hepsinin de Kırklarelispor kadrosunu birkaç defa satın alacak kadar paralar harcadığını görüyoruz. İmkanlarının da Kırklarelispor’dan çok daha  fazla olduğunu...

İsterseniz Sarıyer’den bir örnek verelim, Sarıyer’in antrenörü Ayhan Akman, Almanya’dan Beşiktaşa’a gelmiş, Beşiktaş’ta üç yıl futbol oynayarak 81 maçta 19 gol atmış ve ardından Lucescu zamanında Galatasaray’a transfer olmuş ve Galatasaray'da kaptanlık yapmış bir futbolcu. 2012 yılında futbolu bırakan Ayhan Akman Galatasaray A2 takım antrenörlüğünü, Kayseri Erciyes’te Bülent Korkmaz’ın yardımcılığını ve Karşıyaka’nın antrenörlüğünü yapmış. Bu Ayhan Akman  Cumartesi günü de Sarıyer Teknikdirektörü olarak Bilgin Erdem’in karşısına çıktı.  Havasından yanından geçilmeyen, hem futbol, hem de teknik adam olarak büyük bir tecrübenin sahibi Ayhan  bizim isimsiz kahraman Bilgin Erdem’i mağlup etmeyi başaramadı. 
Tecrübe tabi ki önemli ama Eskiler, Akıl yaşta değil, baştadır ve zor oyunu bozar derler. Derlerken de yaşadıklarını ortaya koyarlar. Bizde Cumartesi günü 8 Kasım stadında Bilgin Erdem'in tecrübeyi nasıl bozduğunu gördük!
 Biraz düşünmek lazım ve Bilgin hoca’nın değerini anlayıp hakkını vermek lazım diye düşünüyorum. Bu yüzden hocamıza karşı sabırlı ve sağ duyulu olunmasından ve kıymetinin bilinmesinden yanayım. Bence Tribünden işine karışıp tribün antrenörlüğü yapmaya hiç gerek yok. Bu davranışlar hocanın ve futbolcuların motivasyonunu bozar, takımımıza zarar verir..   
Başkan Volkan Can ve yönetimini, Bilgin hocamı ve Teknik ekibini, sahada yılmadan savaşan futbolcu kardeşlerimi ve büyük Kırklarelispor taraftarı EFSANE 39’u yürekten kutluyor, Kırklarelisporumuzun başarılarının devamını diliyorum.
Hoşça kalın Sınır Kent Gazetesinin tiryakisi değerli okuyucularımız.

Eğitim şart

Kırklareli Günlüğü 

Faruk CEYLAN

farukceylan39@gmail.com

Kırklareli Eğitime en fazla önem veren, Üniversiteye öğrenci yerleştirmede Türkiye birincisi olan  ve fakiri zengini  evladına ayırabileceği en yüksek eğitim bütçesini  ayırmaya çalışan insanlardan müteşekkil bir İl. 
Türkiye ortalamasına baktığımız vakit,  fakir aile  bütçesinin 0.6'sını eğitime ayırabiliyor. "Binde 6. zengin aile ise bütçesinin  Yüzde 4.2'sini  eğitime harcıyor.
Arada büyük uçurum var. Fakirin ki %1 bile değil.  İşte bunun için bu 
konu  gündeme gelmelidir.
Hükümetin Eğitimde fırsat eşitliğini sağlayarak sadece zenginin değil, fakirin çocuğunun da istediği eğitimi sağlayacak bir yasal düzenleme getirmesi  gereklidir.
Devlet Avrupa da olduğu gibi eğitim giderini özellikle dar gelirli ailelerin üzerinden kaldırmalıdır. Gerçi ülkede ki dar gelirli sayısı nüfusun zengin sayısını defalarca katlamaktadır ama insanca düşünüldüğünde  bir de  ülkenin kalkınması söz konusu olduğunda  gerçekten de eğitim şart.
Geçmişte  Kamu Kurumunda müstahdem olarak çalışan bir babayı kaldırımın köşesine oturmuş ağlarken gördüm. Evlatlar babalarının ağladıklarına pek şahid olmazlar. Baba ağladıysa eğer;  O baba çaresizdir, yapacağı bir şey kalmamış, mutlaka yolun sonuna gelmiştir...
Ağlayan babayı görünce bir yakını ölmüştür her halde diye düşündüm. Nereden bilebilirdim ki adamın ölmekten daha beter bir durumda olduğunu. Tanıdığım bir hemşehrimiz olduğu için kendisine  neden ağladığını sordum. Olur ya belki bir yardımımız dokunur  dedim ama   ne mümkün!
Adamcağız ağlamayı kesmeden şunları söyledi;  Kızım üniversiteyi kazandı ondan ağlıyorum.Şaşırdım ve iyi ya ne güzel, sevincinden mi ağlıyorsun? diye sordum. Adam hiddetle yüzüme baktı, kızının Orta Doğu Teknik Üniversitesini kazandığını, kendisinin aldığı maaşla kızını okutmasının mümkün olmadığını söyledi ve anlatmaya başladı;  Kızım lisede çok başarılıydı. Üniversite sınavına girmek istediğini söyledi. Çok istekliydi. Dershaneye gönderemediğim  için nasıl olsa kazanamaz diye düşündüm ve hevesi kırılmasın  sınava girsin dedim. O da tuttu sınavı kazandı. Ben şimdi ne yapacağım diyerek daha yüksek sesle ağlamaya başladı.
İşte bu benim rastladığım bir baba. Acaba bu babalardan daha kaç tane var?