Felaket geliyorum diyor…
Sayın Valim; Lütfen birilerinin ölümüyle sonuçlanma ihtimali bulunan bir felakete izin vermeyin.
Faruk Ceylan
İlimizde Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na göre yıkımına izin verilmeyen, bakım ve onarımı yapılamadığından da reel olarak koruma altına alınmayan tabiat şartlarının ve geçen yılların insafına bırakılan bir çok yapı mevcut.
Bu yapılar Atatürk’ün 1930 yılında Kırklareli’ni ziyaret ettiği ve Kırklareli’lilerle toplantılar yaptığı Tarihi Tük Ocağı binasını, Yayla mahallesinde ki birçok tarihi yapıyı, Hasanpaşa caddesinde ki tarihi evleri ve burada hatırlayamadığım bir çok taşınmazı kapsamaktadır.
Yayla Mahallesinde bu nitelikte olan ve tabiatın insafsızlığına direnemeyip yenik düşerek yıkılan tarihi yapılarımız da var. Bu yıkılmalar çok şükür insanlara ve çevreye bir zarar vermeden kendiliğinden oldu geçmişte.
Kısa bir süre önce Hasanpaşa Caddesinde yıllardır güçlükle ayakta duran ve duvarında “Yıkılma Tehlikesi Var” yazılı tabeladan başka hiçbir koruma tedbiri olmadan yıkılmayı bekleyen Veli Kuzu’ya ait ev gece yağan şiddetli yağmur’dan sonra saat:04.30 sıralarında yıkılmıştı. Evin sabaha karşı yıkılması ise meydana gelecek büyük bir felakete izin vermemişti.
Bu ev yıkılırken hemen bitişiğinde bulunan Saim Dikbaş’a ait bir başka tarihi evin bir duvarı da tamamen yıkıldı. Çatısı ortadan ikiye ayrıldı. Ara katlar ve tavanları tamamen çöktü. Dikbaş’a ait bu tarihi evde her an yıkılmayı bekliyor. Üstelik bu ev yükseklik olarak ta yıkılan evden 2.5 kat kadar da daha yüksek. Bu evin yıkılması, tek katlı olup, önünde bahçesi olduğu için yoldan da birkaç metre içeride olan Veli Kuzu’ya ait evin yıkılmasına da benzemeyecek.
Tehlike saçan evin yola sıfır olduğundan, yol istikametine yıkılması halinde karşısında bulunan ev ve dükkanlara zarar vermesi, yoldan geçen insanların ve araçların üzerine düşmesi muhtemel. Tarihi tescilli bu evin yıkılmasının an meselesi olduğunu anlamak için uzman olmaya gerek yok Tehlike saçan evin yıkılma tehlikesine karşı ev ve dükkan sahiplerinin tedirgin bekleyişi sürüyor…
Birde bu tehlikenin farkında bile olmayan ve gün boyu o evin önünde oyun oynayan küçük çocukların durumu var.. Evin sahibi Saim Dikbaş akşama kadar binanın önünde adeta nöbet tutuyor kimseyi binaya yaklaştırmamaya çalışıyor. Nereye kadar…
Veli Kuzu’ya ait ev yıkıldıktan birkaç gün sonra, yanındaki ev ve yıkılan evin etrafı Belediye tarafından yüksek demir bariyerlerle çevrildi. Bu bariyerler bile yıkılma riski çok yüksek olan evin etrafında belirli bir koruma alanı yarattı ve insanlarla, yıkılmayı bekleyen bu ev arasında çok yeterli olmasa da bir mesafe oluşturdu. Ancak her an yıkılacak olan bu evin diliyorum ki yıkılması gündüz saatlerinde olmasın. Şimdi biri çıkıp ta “ Kardeşim sen bu evin yıkılacağını nereden biliyorsun? yıkılacak diyorsun” diyebilir. Bunu diyecek olan varsa evin yıkılmayacağını çevrede yaşayan ve uykuları kaçan vatandaşa da bana da anlatsın. Matematiksel olarak, statik hesaplarını yaparak, “ Bu bina her türlü iklim şartlarına mukavemet gösterir. Dimdik ayaktadır. Yıkılma riski falan da yoktur.” desin.
Böyle bir yıkılma durumunda yoldan geçen araçlar, insanlar ve çocuklar mutlaka zarar görecek. İnşaallah bu bina birilerinin ölümüne sebep olmaz…
Çevre sakinlerinin de, benim de ortak görüşüm bu evin can ve mal kaybı olmadan yetkililerce derhal yıkılması yada onarılması. Durum onu gösteriyor ki bu evin onarılacak hali kalmamış. Ayakta zor duruyor.
Meteroloji’ye göre birkaç gün içinde şiddetli yağmur ve ardından kar geliyor. Yağışların evin yıkılma tehlikesini tetikleyeceği kesin. Özetle “Felaket geliyorum diyor” Bu ayan beyan ortada. Hatırlanacağı üzere, Veli Kuzu’ya ait evde şiddetli bir yağış sonrası yıkılmıştı…
Aşağıdaki kanun maddeleri okunduğunda bu tarihi yapıların yıkılmasının yasak olduğu ama korunması gerektiği, nasıl korunacağı, hangi kurumlarla işbirliği yapılarak korunması gerektiği açıkça anlaşılıyor. Tamam bunların hepsinin sürekli onarılarak yıkılma tehlikelerini önlemek belki ödenek, tahsisat engellerine takıldığından gerçekleşemiyor. Diyelim ki öyle… İyi de biri yıkılıp yerle bir olan, diğerinin de yıkılmasına ramak kalan ve yıkıldığı taktirde dilemiyorum ama büyük bir felakete, belki de can kaybına sebep olmasını görmezlikten mi gelelim? Tedbir anlamında bir şeyler yapılması için birilerinin ölmesini mi bekleyelim..? Birileri ölürse bunun vebalini kim üstlenecek? Bakın vebalini diyorum. Yasal yönünü değil…
Vatandaşın umudu göreve geldiği andan itibaren meselelere duyarlığı ile Kırklareli’lilerin gönlünde taht kuran, sevgi ve saygısını kazanan Vali Sayın Muammer Muşmal.
Konuyla ilgili görüştüğüm, çevre sakinleri Sayın Muşmal’ın bu konuda da duyarlık göstererek tedbir aldıracağı ve bir felaketin olmasına izin vermeyeceği fikrinde birleşiyorlar. Tabiki bu fikre bende tamamen katılıyorum…
Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununu 6. Maddesine göre ;
İKİNCİ BÖLÜM
Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları
Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları:
Madde 6 – Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları şunlardır:
a) Korunması gerekli tabiat varlıkları ile 19 uncu yüzyıl sonuna kadar yapılmış taşınmazlar,
b) Belirlenen tarihten sonra yapılmış olup önem ve özellikleri bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığınca korunmalarında gerek görülen taşınmazlar,
c) Sit alanı içinde bulunan taşınmaz kültür varlıkları,
d) Milli tarihimizdeki önlemleri sebebiyle zaman kavramı ve tescil söz konusu olmaksızın Milli Mücadele ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda büyük tarihi olaylara sahne olmuş binalar ve tesbit edilecek alanlar ile Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından kullanılmış evler. Diye devam ediyor…
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun izinsiz kullanma yasağı başlıklı
9 maddesine göre ;
İzinsiz müdahale ve kullanma yasağı:
Madde 9 – (Değişik: 14/7/2004 - 5226/3 md.)
Koruma Yüksek Kurulunun ilke kararları çerçevesinde koruma bölge kurullarınca alınan kararlara aykırı olarak, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile sit alanlarında inşaî ve fizikî müdahalede bulunulamaz, bunlar yeniden kullanıma açılamaz veya kullanımları değiştirilemez. Esaslı onarım, inşaat, tesisat, sondaj, kısmen veya tamamen yıkma, yakma, kazı veya benzeri işler inşaî ve fizikî müdahale sayılır.
Kanun bu taşınmazların korunması konusunda yetki ve yöntem şeklini de 10. Maddede şöyle izah ediliyor:
Yetki ve yöntem:
Madde 10 – Her kimin mülkiyetinde veya idaresinde olursa olsun, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının korunmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak, aldırmak ve bunların her türlü denetimini yapmak veya kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler ve valiliklere yaptırmak, Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir. (1)
Türkiye Büyük Millet Meclisinin idare ve kontrolünde bulunan kültür ve tabiat varlıklarının korunması,Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca yerine getirilir. Bu korunmanın sağlanmasında, gerektiğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığının teknik yardımı ve işbirliği sağlanır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder