Kırklareli Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Göksal ÇİDEM,” Bize ne kaldı..? Bizden kalacak ne.? “ Başlığı ile bir Basın
açıklaması yaptı. Başkan ÇİDEM, çevre
katliamlarının gelecek nesillere yaşanacak bir Dünya bırakmayacağına dikkat
çektiği yazısında şunları kaydetti; “Trakya
topraklarında 3 ilimiz, 3 dağımız, 3 ormanımız, 3 denizimiz ve 1 nehrimiz bize
kalandı. Önce Trakya’nın gerdanlığı olan Ergene gitti. Öldü. Öldürüldü
demek daha doğru. Ne uğruna..? Sanayileşme uğruna. Sanayi demek aş, iş, eş,
refah, apartman, araba dediler. Ergene kaynakları üzerine Sanayi tesisleri
kuruldu. Köyünü evini bırakan
fabrikalara koştu.
Köyde kalanlara ne oldu
..? 80 ve 90 li yıllara kadar her şey
yolunda gibiydi. Kışa girerken 2 römork buğday satan odun, kömür, gübre, un,
yağ alıp, kış ayında soba başında, kahvede dost sohbetleri ile baharı beklerdi.
2000 den sonrası, günümüze
gelince ise tam bir çöküş devri. Ot, et,
canlı hayvan, karkas et ithalat ile yapılan
tarım politikalarında ki yanlışlıklar, çiftçinin elinde ki üretim araçlarının
sermayeye devredilmesine neden oldu.
Girdi maliyetleri yükseldi,
ürünler maliyeti karşılamayınca, bankaların sokakta dağıttığı kredi kartları
sayesinde, Çiftçimiz kredi ekip haciz biçmeye
başladı. Tarımsal ürünler, hayvancılık
ve süt ise para etmeyince, maliyetini bile karşılamayınca, desteklemeler yeterli olmayınca kış aylarında kahvelerde ki dost sohbetleri
de kalmadı.
Hayvanlar ve tarımsal
ürünler para etmeyince de topraklar satılmaya başlandı. Sattıran belli.
Bankalar alacağına karşı sattırıyor da, alan kim..? İşte orası muamma.
Alanların bir çoğu tarım yapmıyor. Hatta satın aldığı çiftçiye sen ekmeye devam
et.. günü geldiğinde gereğini yaparız.. Diyorlar.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
1923 te “Türk çiftçisi bir eliyle kılıcını kullanırken diğer elindeki sabanla
topraktan ayrılmadı. Eğer milletimizin büyük çoğunluğu çiftçi olmasaydı, biz
bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık.” Diyor. Ülkemizin bugünkü stratejik konumu
dikkate alınarak, Çiftçimiz yanlış politikalar sonucunda üretimden uzaklaştırılırsa, toprakları kimin
aldığı belli değilse, üretmeden her şeyi ithal ürünlere bağlarsak bizden sonra
bu topraklarda yaşayacak olan gelecek nesillere, hiçbir şey kalmayacak.
Ergene ölmüş. Dağlar delik
deşik. Topraklar kirlenmiş. Kalanların üzerine kirli sanayi ve kömürlü santral
planları. Derelerde balık kalmadı, dağlarda ormanlarda yaban hayvanı kalmadı. Köylerde
insan kalmadı. Her şeyi tükettik. Yok ettik. Talan ettik. Dağları deldik,
kalbur alıp toprağını eledik. Yerin altında ki suları bile kirlettik yok
ettik.. Yapmayın etmeyin, dağlar, ormanlar, nehirler insanlar ölüyor dedik..
ÇED raporu var. Bilirkişi raporu var dediler. Doktor bile rapor verdiğinde, SGK
ilaçları 3 aylık verirken, ÇED raporuyla yaşam alanı yok edilirken 10-20-30
yıllık süreler veriliyor.
Ülkemizin en önemli doğa
alanlarından Istrancalar için o kadar çok plan yapıldı ki, milyon liralar, dolar ve eurolar harcandı ki, hepsinde koruma
vurgusu ön planda. Uygulama da ise arka planda.
O kadar çok plan yapıldı ki,
GEF II, Biyosfer Rezerv alan, Turizm
bölge planı, Doğa Turizmi Master planı,. Planlar uygulanmayacaksa neden yapıldı.?
Elinde ÇED ve Proje
dosyasıyla gelenlere, Burada bu faaliyet olursa sular zarar görecek, bak burada doğa turizmi planı var, burada
eko-agro turizm var, burada sağlık turizmi var diyorsunuz, itiraz ediyorsunuz, bende de ÇED olumlu kararı var, diyor.
Bu kararı kim veriyor..? Proje
sahasında ki köyde bir gece bile yatmamış, yaşamamış, ormana girmemiş, kaynağından su içmemiş, Köyü
harita üzerinden görmüş imzayı atmış. Görmeden
hazırlanan ÇED raporlarında Ege Denizi Vize Evrencik köyüne, Kızılırmak
üzerinde ki Barajlarla Kırklareli Kapaklı köyüne, Büyükçekmece Gölü Kırklareli’ne
gelmezdi.
Taş ocağı zarar vermez. RES
zarar vermez. Kırma-eleme tesisi rahatsız etmez diyor. Aslında doğru da
söylüyor. İmzayı atanı rahatsız etmiyor. Ya köyde yaşayan insan, Ormanda
barınan hayvan ne yapacak.?
Suçlu kim..?
Hepimiz suçluyuz. Gelecek nesillere yaşanacak
toprak, içilecek su bırakmadık. Başkasını suçlamakla da kurtulamayız. Ne yazık
ki slogan atmakla da kurtulmuyor. Bu
vebal, bugün yaşayan herkesin.
Çözüm ..?
Karar vericiler
tarafından hazırlanan ulusal ve uluslar arası plan ve projeler onaylansa, en
azından bundan sonra ki tahribat azalacak. Turizm bölge planı 8 yıldır
onaylanmayı bekliyor. Biyosfer Rezerv alan ilanı 10 yıldır bekliyor. Dünyanın
3. Büyük longozu RAMSAR kapsamına alınacaktı. Vazgeçildi. 6 Yıldır hala
bekliyor.
Bekledikçe de ormanlarda
dinamitler patlıyor. Sular kirleniyor. Orman ve su varlığımız azalıyor. Geçmişten bize kalanı miras olarak görüp, yok
etmeye devam. Miras değil de, gelecek
nesillerin emaneti olduğunu anlarsak, ve Emanete ihanet etmekten
vazgeçersek, işte o zaman geleceğe
bırakacağımız onların yaşamları ve hayatlarıdır.
Gelecek nesillerin yaşam
alanlarını yok etmeye hakkımız yok. Onlar bunu hak etmiyor. Bugün ÇED raporları
ile hak gördüklerimiz, aslında yarınlardan çaldıklarımızdır. Çalınan
gelecek nesillerin hayatlarıdır.
Istrancaların ve Kırklareli’nin geleceği doğasıdır, Denizidir. Turizmdir.
Eğitimdir. Nüfusun 7 katı turist gelmesi de bunun göstergesidir.
Yetkililere bir kez daha
düşünün demiyoruz. Çünkü siz düşünürken kalanlar da yok olacak. Yıllardır
bekleyen projeleri, gelecek nesillerin yaşayabileceği bir dünya bırakmak için bir
an önce onaylayın. “